Türkiye özel…

Türkiye önemli…

Peki, Türkiye neden özel, neden önemli?

Bu sorunun cevabı kişiden kişiye, zihniyetine ve tıynetine göre değişebilir. Ancak Türkiye’nin etkisi yalnızca devlet sınırlarıyla sınırlı değildir. Pakistan’dan Afganistan’a, Özbekistan’dan Türkmenistan’a, Arakan’dan Bosna-Hersek’e, Suriye’den Filistin’e, Romanya’dan Bulgaristan’a ve Kıbrıs’a kadar uzanan geniş bir gönül coğrafyasına sahiptir. Osmanlı’dan miras kalan bu köklü kültürel bağlar, Türkiye’nin yalnızca fiziksel değil, manevi ve tarihi açıdan da büyük bir bölgesel güç olduğunu gösterir. Asırlardır mazlumların sığınağı olan bu ülke, bugün de adalet ve vicdan ekseninde küresel bir duruş sergilemektedir.

Demokrasi ve eşitlik vaatleriyle doğal kaynaklarına el konulan ülkeler için Türkiye, bir sığınak ve dayanak noktasıdır. Dünyada başka Türkiye yoktur. Bu yüzden dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşanan benzer bir olay sıradan karşılanabilirken, bizim ülkemizde yaşandığında daha dikkatli değerlendirilmelidir.

Türkiye, sadece bir ülke değil; bir bilinçtir, bir ruh, bir davadır. Ve bu davaya sahip çıkmak, olayları yüzeysel değil, derinlemesine analiz etmeyi gerektirir.

Son günlerde yaşanan olaylar da bu anlayışı destekler niteliktedir. Ülkemizde yaşanmaması gereken, “Düğün değil bayram değil, bu da nereden çıktı?” dedirtecek türden bir gelişme yaşandı: Ana muhalefet partisi genel başkanı, geçmişi muammalarla dolu bir kişi tarafından, etrafı korumalarla çevrili olduğu halde tokatlandı.

Olay duyulur duyulmaz herkes milli sporumuz olan komplo teorisyenliğine soyundu. Herkes olayı kendi bakış açısına göre yorumladı, siyasi krizden rant elde etmeye çalıştı. Kimisi “makarna, makarnacı terelellisi” ile belli bir kesime ihale etti, kimisi olayın tiyatro olduğunu savundu. Kimileri gündemi değiştirme çabası olarak nitelendirdi. Halk ise Nasreddin Hoca misali “Sende haklısın, sende haklısın...” diyerek tarafları kırmadan denge kurmaya çalıştı.

Ancak genel refleksimiz, tarihsel bilinçle her olayı çok yönlü sorgulamak üzerine kurulu olduğundan, bu gelişme de farklı bakış açılarıyla değerlendirildi.

Saldırgan Selçuk Tengioğlu’nun, saldırı sırasında “Biz Osmanlı torunuyuz” dediği iddiası gündeme taşındı. Üstelik, saldırıdan dört saat önce adına sahte bir Instagram hesabı açılmış, biyografisine “Sonuna kadar AK Parti, Kafir CHP” yazılmış ve “Türk derin devleti tarafından emri aldım, emniyet müdür yardımcısı da bana yardımcı oldu.” şeklinde bir paylaşım yapılmış olması olayın seyrini farklı bir boyuta taşıdı ve bulmacanın çözümü için anahtar kelimeyi kopya olarak vermiş oldu.

Aynı gün, Türkçülük günü nedeniyle babasının mezarını ziyaret eden Alparslan Türkeş’in kızı, İYİ Parti Milletvekili Ayyüce Türkeş, bir grubun saldırısına uğradı; şoförü ve koruması darp edildi. Bu olay, “tesadüfün böylesi” dedirtecek cinsten bir gelişmeydi.

Ülke olarak bu tür düzmece senaryolarda oldukça antrenmanlıyız: Darbeler… Sağ-sol çatışmaları… Sokak kalkışmaları… Müslüm-Fadime… Meyhaneci, pardon Müftü Karısı… Sokak ortasında bıçaklı, avukatlı komedi filmlerini aratmayan saldırı kurgusu… Algı-olgu senaryoları… Yalan ve uydurma haberler… Bot hesaplar… Troller… Allah (CC) ile rabıta kurduğunu iddia eden ama göbek bağı ABD, İngiltere ve İsrail ile rabıtalı ve iltisaklı olan tarikatlar, cemaatler… Tel Aviv İlahiyat Fakültesinden mezun din ve kanaat önderleri...

Bu olayların detayları ve ortaya çıkan şüpheli bağlantılar, Türkiye’nin siyasi atmosferinin ne kadar kırılgan ve hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Aynı gün yaşanan diğer saldırılar ve gelişmeler, bu sürecin yalnızca anlık bir gündem olmadığını, uzun vadeli etkiler doğurabilecek bir kurgunun parçası olduğunu açıkça göstermektedir.

Eğer Türkiye sıradan bir ülke olsaydı, ana muhalefet partisi genel başkanı, geçmişi bir hayli karanlık bir kişi tarafından tokatlanamazdı. Bırakın tokatlanmayı, yanına dahi yaklaşamazdı. Bizlerde böylesi çirkin bir saldırıyı kınadığımızı bildirir konu kapanırdı.

Ancak burası Türkiye ve biz, ağzımız sütten yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Olayların her yönünü inceliyoruz, çünkü geçmişte yaşananlardan ders aldık ve almamızda gerekirdi. Bu nedenle de böylesine bayat senaryolar artık halkın ilgisini çekmiyor. İnanın artık halk yemiyor...