Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), kuruluşundan bu yana sık sık düzenlediği kurultaylarla Türk siyasi tarihinde “kurultaylar partisi” olarak isim yapmıştır. CHP, şimdiye kadar 38 olağan ve 21 olağanüstü kurultay düzenleyerek, siyasi hayatında ortalama bir buçuk yılda bir kurultay gerçekleştirmiştir. Bu durum, parti içi dinamiklerin ve liderlik tartışmalarının yoğunluğunu gözler önüne sermektedir.

CHP'nin sık sık kurultay düzenlemesi, bir yandan parti içi demokrasiyi canlı tutarken, diğer yandan kavga ve gürültü gibi eleştirileri de beraberinde taşımaktadır. Bu kurultaylar, aynı zamanda partinin değişim arayışlarını ve siyasi tarihindeki hareketliliği yansıtmaktadır. Ancak, bu süreçler her zaman kamuoyunda olumlu bir izlenim bırakmamış, aksine istikrarsızlık görüntüsü ile birlikte eleştirilere de neden olmuştur.

Son olarak, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, genel başkan seçildiği kurultayla ilgili şüphe ve şaibe iddialarının ayyuka çıktığı bir dönemde, İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve ardından gözaltı ile tutuklanma süreci devam ederken, yetkisine dayanarak “Atatürk’ün partisine kayyum atattırmamak için” olağanüstü kurultaya gitme kararı almıştır. Her ne kadar bu kararın gerekçesi kayyum atattırmamak için bir önlem olarak açıklansa da, siyasi kulislerde bu gerekçe inandırıcı bulunmamış ve kararın arkasındaki gerçek nedenler tartışılmaya başlanmıştır.

Ben de bu gerekçeyi inandırıcı bulmayanlardanım. Çünkü bu karar, parti içindeki güç dengelerini koruma ve liderlik pozisyonunu pekiştirme amacı taşıyor gibi görünmektedir. Ayrıca, bu tür bir olağanüstü kurultay kararı, parti tabanında ve kamuoyunda farklı yorumlara yol açarak CHP'nin siyasi stratejisini sorgulatmaktadır.

Özgür Özel’in İmamoğlu ile birlikte hareket ettiği ve o dönemde mevcut genel başkan Kılıçdaroğlu’nun “arkamdan hançerlendim” diyerek devrildiği, kendisinin de genel başkan seçildiği kurultayda delege pazarı kurulduğuna dair iddialar üzerine şüphe ve şaibeler ayyuka çıkmış, konu adalete intikal etmiştir. Kurultayın iptal edilip yerine kayyum atanması ihtimali ise sık sık dillendirilmiştir. Özgür Özel, kendi siyasi geleceği açısından önemli ve bir o kadar da cesaretli bir siyasi karar alarak, elini çabuk tutmuş; kayyum atanmadan (!) ve İmamoğlu’nun tutuklanması ile ilgili bilgi ve belgeler ortalığa saçılmadan, sokağın ateşi dinmeden CHP’yi olağanüstü kurultaya götürmüştür.

Olağanüstü kurultay kararının alınması ile yapılması arasında çok kısa bir süre olduğu için Özgür Özel’in karşısına güçlü bir aday çıkmamış; iadeyi itibar talep eden Kılıçdaroğlu ise sokaklardan ve İmamoğlu’nun taraftarlarından çekindiği için aday olmamış ve siyasi hayatını noktalamak zorunda kalmıştır.

Özgür Özel; hem İmamoğlu ile ilgili hem de olağanüstü kurultay sürecini—ki burada karşısına aday çıkan Berhan Şimşek’e imza verenlerin imzalarını geri çekmesi ile yaşanan beş dakikalık gecikme nedeniyle yarışa sokulmamasını yok sayarsak—kendi açısından siyaseten iyi yönetmiş ve akıllıca yaptığı hamlelerle kendini delegenin neredeyse tamamı tarafından tekrar genel başkan seçtirmiştir.

Aynı zamanda parti içindeki İmamoğlu taraftarlarını diploma iptaline karşı duruşu, tutuklanma ve gözaltı sürecinde verdiği destek ile ve bu süreçte gösterdiği performansla yanına çekmeyi başarmıştır. Kurultayda İmamoğlu tutuklu olduğu için olağanüstü kurultayda olmamasına rağmen “Cumhurbaşkanı adayı” diye koltuk ayırması bu stratejinin bir parçası olmuştur.

Kısacası Özgür Özel hem Kılıçdaroğlu hem de İmamoğlu taraftarlarını yaptığı hamleler ve listelerde yer vermesiyle tek aday olarak girdiği genel başkanlık yarışında karşısında durmalarını ve karşısına aday çıkarmalarını da engellemiştir.

Niyet okuyamayız ama görünen köy kılavuz istemez misali, Özgür Özel, almış olduğu olağanüstü kurultay kararı ile siyaseten partisinde kendi önünü açan bir mıntıka temizliği yapmıştır. Kılıçdaroğlu siyaset sahnesinden yüzüne tükürülmeden, kırılıp, dökülmeden oyun kurucu olamayacak ancak zaman zaman belli bir kesimin desteğini almak için ihtiyaç duyulabilecek önemli bir figür olarak kenara çekilmiş, CHP’nin eski genel başkanları arasında yerini almış gibi görünüyor…

İmamoğlu’nun siyasi mühendislik hamlesiyle Cumhurbaşkanlığı önseçimi adı altında delegenin önüne getirdiği sandıkla CHP’nin Cumhurbaşkanlığını ipotek altına alma girişimini Özgür Özel şimdilik “delegenin ve halkın iradesi” diyerek kabullenmiş ve genel başkanlık koltuğunda oturup, sırtında yumurta küfesi olmadan, zamanın ne getireceğini beklemeye ve gelişmeleri izlemeye bırakmıştır.

Siyasette 24 saat çok uzun bir süreç… CHP 6 Nisan 2025 tarihinde yaptığı Olağanüstü Kurultay sonrasında izleyeceği politikaları, İmamoğlu’nun diploması ve yargılanma sürecinin ne getireceğini zaman gösterecek.

Ancak, İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve gözaltına alınıp tutuklanması sürecinin de siyaseten en karlısı olağanüstü kurultaydan tek aday olarak girdiği yarıştan yara bere almadan çıkan ve hem İmamoğlu’nu hem de Kılıçdaroğlu’nu yanına çeker gibi uzaklaştırdığı için siyaseten başarılı bir manevra ile partisini dizayn eden Özgür Özel olduğu görülmektedir.

Bu durumda ister istemez CHP’nin olağanüstü kurultay kararı kayyumdan kaçış için mi yoksa siyasi hamle için mi yapıldı sorusunu akıllara getiriyor. Bu sorunun cevabını da bugünden vermek için çok erken olduğu için her zaman olduğu gibi zamana bırakıp beklemek ve izlemek gerekiyor…