1 70

10 Temmuz 2024’te TBMM’de kabul edilen ve 14 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayımlanan kanun değişikliğiyle, turizm sektöründe çalışanların haftalık izin hakkına ilişkin önemli bir düzenleme yapıldı. Yeni düzenlemeye göre çalışanlar 7 gün çalıştıktan sonra haftalık izinlerini hemen kullanamayacak; bu izin takip eden 4 gün içinde (yani 8. ile 11. günler arasında) kullandırılabilecek. Düzenleme kamuoyunda “haftalık izin 11 günde bire düştü” şeklinde yorumlandı.

2-38

Konuyu değerlendiren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erol Duran, düzenlemenin sektördeki yapısal sorunları derinleştireceğini belirtti.

Sizce bu düzenleme hangi ihtiyaçtan doğdu? Turizm sektöründe işveren lehine bir esneklik mi sağlandı?

Prof. Dr. Erol Duran:
Biliyorsunuz ki Türkiye’de turizm sektörü mevsimsel dalgalanmalarda çok yoğun bir şekilde etkilenmektedir. Bu durum özellikle yaz mevsimlerinde yoğun müşteri taleplerine ve bunları karşılamaya dönük hızla artan iş yükü ve dolayısıyla işgücü talebine yol açmaktadır. Özellikle 80’li yıllardan sonra uygulamaya konan 5 yıllık kalkınma planlarında turizmin mevsimsellik özelliğinin en aza indirilmesini, tüm yıla ve tüm bölgelere yayılmasını sağlamaya dönük politikalar belirlenmeye çalışılmış, bunlara yönelik projeler (ki bazıları ilk dönemlerde ve özellikle kağıt üzerinde örnek projeler olmasına rağmen uygulamada ülke hastalığımıza kurban gitmişlerdir) geliştirilmiş olmasına rağmen bu etki günümüze kadar devam etmiş ve bu durum belli aylarda hizmet taleplerinde olan yoğun artışa bağlı olarak iş gücü talebinde de artışa sebebiyet vermiştir. Tabii günümüzde artan bu yoğun iş yükü ve bunu karşılamaya yönelik artan iş gücü talebi aynı zamanda işverenler açısından operasyonel planlamaları da zorlaştırmıştır. Meseleye işveren gözü ile bakarsak planlama esnekliği yaratması, yoğun dönemlerde işgücünden maksimum düzeylerde faydalanılabilmesi ve artan hizmet talebine etkin bir şekilde cevap verilebilmesi açısından önemli bir ihtiyaçtı ve bu ihtiyacın karşılanması gerekliydi. Fakat bunun başka boyutları da var ki o boyutlardan baktığımızda olay ihtiyaç olmaktan kesinlikle çıkacaktır. Türk turizminin planlı dönemleri de işin içine katarsak en büyük sorunu planlamaları, mevzuatların, yönetmelik ve yönergelerin kağıt üstünde çok iyi olması, uygulamada ise (Buna Türk tipi uygulama da diyebiliriz) yoğun bir şekilde suistimal edilmesidir. Tam da bu cümleden hareketle bu düzenleme tamamen işveren lehine esneklikten ziyade fayda sağlaması için oluşturulmuştur diyebiliriz.

1-131

KAĞIT ÜZERİNDE HER ŞEY MÜKEMMEL

Bugüne kadar haftalık izin uygulamaları nasıl yürütülüyordu? Mevcut yasaya rağmen esnetilen uygulamalar var mıydı?

Prof. Dr. Erol Duran:
Türkiye turizminde daha önce de bahsettiğim üzere kağıt üzerinde her şey mükemmel bile olsa uygulama hep suistimal edilegelmiştir. Bu bağlamda eski uygulamaya da pek çok işletme izin bağlamında uymaya çalışsa da çalışma saatleri bağlamında esnek davranmaya çalışıyordu.
Yani, bir turizm çalışanı diğer meslek gruplarından bir miktar daha fazla çalışıyordu. Tabii bunun da nedenleri olduğunu söylemek gerek. Turizm çalışanlarının etkin bir sendikal örgütlenmelerinin (zayıf uygulamalar dışında) olmaması, sektörün buna uygun olmaması, çalışan örgütlenmelerinin çeşitli fakültelerden mezun olanların kurduğu mezun dernekleri ile sınırlı olması (ki sektörde çalışan bölüm mezunları da çok sınırlı düzeydedir hâlâ), çalışan lehine uygulamaları da kısıtlar niteliktedir.
Dolayısıyla yasanın olması esnetilmesini engeller nitelikte değildi. Mevcut düzenleme ise tuzu biberi olmuştur diyebiliriz. Zira turizm işverenlerinin bir tanesinin dahi 7 sonrasındaki takip eden günler içerisinde 11. gün öncesini tercih edeceklerini zannetmiyorum.

French Waiter Fired Feature Min

BU DÜZENLEME ÇALIŞANLAR AÇISINDAN TAM BİR HANDİKAP NİTELİĞİNDEDİR.

Bu düzenleme turizm çalışanlarının iş yükünü ve dinlenme süresini nasıl etkiler?

Prof. Dr. Erol Duran:

Bu düzenleme çalışanlar açısından tam bir handikap niteliğindedir. Artık kağıt üzerinden olmasa da uygulamada turizm çalışanlarının 11 günde bir tatil yapabileceklerini belirtmek mümkündür. Turizmde çalışanlar da bunun bilincinde olacaklardır. Dolayısıyla bu durum sektörde daha fazla yıpranmış, tükenmişlik sendromuna sürüklenmiş çalışan sayısı anlamına da gelecektir. Maalesef ki Türkiye turizm sektörü 4-6 yılı periyotlarda yoğun insan çalıştırıp, son dakikaya kadar çalıştırılan insanların etinden, sütünden, derisinden yararlanmaya dönük bir sektör niteliğindedir. Bunun da çok boyutlu sebepleri vardır. Başta katma değeri yüksek ünün bandı ve çeşitliliği oluşturamamak, bunlara yüksek miktarda ödeme yapmayı göze alacak turist pazarına ulaşamamak, dolayısıyla hizmetin de niteliklerini aşağı çekmek gibi pek çok sorun altta yatmaktadır. Niteliksiz ürün, niteliksiz hizmet, mevcut niteliğine uygun müşteri pazarı anlamına gelmektedir. Türkiye bunun sorununu yaşamaktadır. Mevcut uygulama yoğun çalışma saatleri ve günleri ile zaten niteliksiz olan hizmet bandını daha da aşağı çekmekten başka bir şey ifade etmemektedir. Bu düzenleme turizm çalışanlarını yoğun sezonlarda çağdaş birer köleye çevirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Bu haliyle (Marmaris’te, Bodrum’da, Kuşadası’nda benzer kötü örneklerini gördüğümüz ucube ritüeller, danslar, Türk geceleri gibi) niteliksiz, kimliği tamamen kaybolmuş, hizmetin niteliğinde sınırlı niceliğinde ise sınırsız ucube bir ürün hizmet bandının son ayağını oluşturmuş olacaktır.

0X0 Deniz Gunes Kum Paylasimi Yapan Linc Ediliyor 1658591697536


BU DÜZENLEME TURİZM ÇALIŞANLARINI YOĞUN SEZONLARDA ÇAĞDAŞ BİRER KÖLEYE ÇEVİRMEKTEN BAŞKA HİÇBİR İŞE YARAMAYACAKTIR.

Özellikle yoğun sezonlarda bu değişikliğin çalışanlara etkisi ne olur?

Prof. Dr. Erol Duran:

Yoğun sezonlarda çalışanların aşır çalışmaktan, mutsuzluk, müşteri ile kötü iletişim kurma, tükenmişlik sendromu yaşama vb. fiziksel ve psikolojik sorunlarla yüzleşeceklerini belirtmek şimdiden mümkündür. Sektör temsilcileri pek anlamak istemiyorlar ama bir turizm hocası ve bölüm başkanı olarak her dönem başlangıcında sektörde yaşadığı sorunlar nedeni ile onlarca öğrencimi psikologlara yönlendirmek durumunda kalıyorum. Mevcut uygulama bu sayıyı da arttırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.

Çanakkale'deki turizm alanları ele alındı
Çanakkale'deki turizm alanları ele alındı
İçeriği Görüntüle


Son olarak, bu karar sizce turizm alanının üniversite tercihlerini ya da sektöre olan ilgiyi nasıl etkiler?

İYİ BİR ÜRÜN VE HİZMET YELPAZESİ ÖNCELİKLE NİTELİKLİ İŞGÜCÜNDEN VE HİZMETTEN GEÇER.

Prof. Dr. Erol Duran:
Bu sorunun meselenin en can alıcı noktasıdır kanaatimce. Zira Türkiye turizmini bizler 80 öncesi planlı dönem ve sonrası planlı dönem olarak değerlendiririz. Bunun özünde turizm teşvik yasası yatar. 1980 sonrası planlı dönemler önceki (kamunun denetleyici, girişimci / yüklenici ve yönlendirici, sektörün destekçi) planlı dönemlerin aksine özel sektörü teşvik edici, sektörün girişimci / yüklenici, kamunun ise teşvik edici ve kontrol rollerini üstlendikleri kısmi bir denge üzerine kurulu idi. Dönem dönem bu denge iki taraftan birine kaymakla birlikte son yıllara kadar bir nebze dengeden bahsetmek mümkündü. Son yıllarda ise bu dengenin tamamen sektör lehine bozulduğunu belirtmekte fayda var. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri ürün hizmet kalitesi ve buna uygun pazar dilimini yaratmaktır. İyi bir ürün ve hizmet yelpazesi öncelikle nitelikli işgücünden ve hizmetten geçer. Bu bağlamda henüz turizm işletmeciliği mezunlarına yönelik bir meslek yasası bile bulunmamakta / olması da bazı kesimlerin işine gelmemektedir. Bu nedenle sektörde çalışan işgücünün çok az bir kısmı fakültelerimizden yüksekokul ve MYO mezunlarımızdan oluşmaktadır. Çünkü nitelikli ürün hizmet bandı oluşturtamayıp yetirince yüksek fiyattan (tabii bu dönemlere ve pazarlara göre değişir) satamadığı için zarar etmeye başlayan ya da doluluk oranlarını üst seviyelerde tutamayan işletmeler önce maliyetleri düşürme yoluna gitmektedir. Maalesef ki en öncelikli maliyet düşürme kalemi olarak da iş gücü işletmelerde ön plana çıkarılmaktadır. Oysaki işgücü maliyetinden düşmeye çalışmak daha yüksek maliyetlere katlanmak anlamına gelmektedir. Çünkü bu durum en büyük maliyet olan hizmet niteliği sorununu beraberinde getirmektedir. Gümümüzde mezun dernekleri ve üye oldukları federasyonların dahi bir meslek yasası için bir yandan çalışıyorken bir yandan da yöneticisi oldukları işletmelerde bu ilkeye uygun davranmamaları (turizm mezunlarını işe alımlarda öncelikli hale getirmemeleri) bu sorunun çözümsüzlüğünün en önemli örneklerindendir. Dolayısıyla da mevcut düzenleme sadece bunu biraz daha hukuki hale getirmiş, kısa dönemde işletmecilerin elini çok güzel rahatlatmıştır. Uzun dönemde ise, niteliksiz işgücü, niteliksiz ürün, hizmet, vb. pek çok sorunla turizm sektörünün zaten yürümeyene sürdürülebilirliğini daha da yürümez hale getirecektir. Başta söylemem gerekeni sonda söyleme bir akademisyen olarak mesleğimin bir gereğidir. İçinde bulunduğumuz dönem turizmdeki dengenin kamunun kontrol etme ve denetleme gücünü tamamen yok edecek şekilde sektör lehine değişmesine neden olmuştur. Bunda mevcut turizm bakanının sektörden olmasının payı büyüktür. Önümüzdeki dönem yeni öğrencilerimiz gelecek ve bir akademisyen olarak ben onlara bu bölümden mezun olduklarında Türkiye turizmine yön verecek önemli aktörler olma yolunda olacaklarını söylemek zorunda kalacağım. Hem potansiyel hizmet sunucu hem de potansiyel yatırımcı / işletmeci olarak. Dolayısıyla onları akademik yaşama motive edecek sözler söylemek zorunda kalacağım. Son söz olarak; mevcut turizm bakanımız hem bir akademisyen olarak beni hem de bu sözleri söyleyerek motive etmeye çalışacağım ve sektöre kazandırmaya çalışacağım turizm öğrencilerini temsil etmekten çok kendisinin de temsilcisi olduğu özel sektör girişimcilerini ve işletmecilerini temsil etmektedir.

Kaynak: haber merkezi