İlk yazımı yazarken benim için oldukça önemli bir konu seçmek istedim. Toplumsal cinsiyet eşitliği nedir ne değildir? Ülkemizde neden tartışmalar yaratıyor bunlardan bahsetmek istiyorum. Öncesinde tanımını yaparak başlayacağım. Toplumsal cinsiyet eşitliği feminist hareketin Türkiye’de 1980’ler sonrası yaygınlaşması ile hayatımıza girdi. Bu kavramlarla ataerkil toplumlar eleştirildi aynı zamanda kadınların olanaklarının genişlemesini sağladılar. Toplumsal cinsiyet eşitliği toplumda her iki cinsiyet rolününde eşit olmasını amaçladı aslında. Burada ki eşitlik kavramını bir çok insan yanlış değerlendirdi. Her iki cinsiyet içinde aslında eşit haklar istendi. Kimisi “kadınlar neden askere gitmiyor o zaman?” gibi farklı şekillerde eşitliği sorgulamaya başladı. Fakat burada ki eşitliğin bundan ibaret olmadığını anlatmakta toplumsal cinsiyet eşitliğini savunanlara kaldı. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin amaçları aslında Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın her yerde sona erdirilmesini, cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmama ve eşitliği uygulama, güçlendirme ve teşvik eden yasal çerçevelerin yürürlükte olup olmamasını amaçladı.
Dünyanın her yerinde yüzyıllardır ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Baskıcı ataerkil toplumun aslında kadın rollere olduğu kadar erkek rollerine de zararı olduğunu toplum olarak fark edemiyoruz. Kadını korunması, yönetilmesi gereken bir cinsiyet olarak görmek erkeklerinde kendilerine sorumluluk yüklemesi demek baktığımızda. Neden korunmak zorunda kalan kadınlar oluyor ya da neden yükleri erkekler almak zorunda kalıyor. Aslında toplumsal cinsiyet eşitliliğinin amacı da burada devreye giriyor. Her iki cinsiyet rolününde eşit olmasını sağlamak.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, feministlerin vurguladığı gibi, kadınlar için eşitlik taleplerini bir arada istemeyi gerektirir. Günümüzde bu görüşe sahip kadın ve erkek pek çok kişi, toplumsal cinsiyet eşitliğini, kadınların erkeklerle aynı olma isteği olarak tanımlıyor. Bu düşünce sorunludur. Eşitlik istemi aynılık demek değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliği talebi, kadınların erkeklerle aynı olma değil, aynı gibi değerlendirilme talebidir. Cinsiyet kimlikleri sebebiyle adaletsiz güç farklılıklarının yok edilmesi, eşit şekilde değerlendirilmesi gereğidir. Daha adaletli bir yaşam için eşit şartlar şarttır.
Dünyanın bir çok yerinde ve ülkemizde kadın cinayetleri hala devam etmektedir. Sevgi, aşk adı altında her gün bir çok kadın öldürülüyor. Ben bu yaşıma kadar çok fazla kadın cinayeti haberi okudum. Bu cinayetler yakından incelendiğinde, bunların aslında küçük bir oranının namus, töre ve ihtiras cinayetleri gibi mevcut kavramlarla örtüştüğü görülür.
Kadın cinayetlerine ilişkin başlıca sebeplere bakıldığında ise bunların çoğunlukla ayrılık/boşanma, kadının kendi hayatına dair karar alması, kıskançlık, işsizlik ve reddetme olduğu görülüyor. Düşünsenize bir baba, çocuklarının gözleri önünde hunharca annelerini öldürüyor… Kimi sevdiğini söylediği onun için dünyaları verdiği eşinin boğazını kesiyor, kimi vurarak öldürüyor. Hepsine ayrı ayrı üzülmekten başka yapacağım hiçbir şeyim olmadı. Umuyorum bir gün gerçekten toplum olarak daha eşit ve daha adil şartlarda yaşayabiliriz.
Hoşçakalın