Tüm TV kanallarında gerek iftarda, gerekse sahurda, gerekse sair zamanlarda özel programlar var. Ben de eşimle birlikte sahurları aksatmadan TRT1’de Serdar Tuncer’in sunduğu “Sahur Bereketi” programını izliyorum.
Program konukları ve anlatılanlarla ilk günden beri ilgimi çekiyor.
Bu girişin ardından gelelim asıl konumuza. Programın 11’inci bölümünde Şeyh Adli’nin kızı Gülçiçek’i evlendirmek için sorduğu üç soruya verilen cevaplara ve “Dil”in ne kadar da önemli olduğuna.
Şeyh Adli ilân etmiş ve “Kızımı almak isteyen, dünyâda en tatlı şey nedir, bana onu bildirsin, yâhud getirsin” demiş. Ama en tatlı şey. Kimi bal, kimi baklava, kimi tulumba tatlısı, kimi hanımgöbeği. Ancak bir de derviş Mehmed varmış, Efendi'nin dervişlerinden, o da şeyhin kızı Gülçiçek Hatun'u severmiş.
Gelen paketler bir bir açılıyor, hep tatlı, hep tatlı.. En sonunda bir paket açmışlar, bir dil.
Şeyh demiş, “ Kim gönderdi bunu?”. Bakmışlar, Derviş Mehmed.
Şeyh Efendi, “Çağırın bana onu”demiş. “Sen laf anlamıyor musun? Ben tatlı istedim, sen bana niye dil gönderdin” demiş. “Efendim, bu dünyada en tatlı şey dildir, ondan tatlısı olmaz” demiş.
Şeyh, “Aferin Derviş Mehmed”demiş, “Birincisini bildin”.
Sonra Şeyh Adli yeniden ilân etmiş, “Sualimizin ilkine cevap verdiler, ikincisi de şu, en acı şeyi getirin bana”. Herkes göndermiş, bakmışlar kezzap, tuz ruhu, arnavut biberi filan.
Derviş Mehmed yine bir dil göndermiş. Şeyh Adli, “Mehmed buraya gel! Ne bu dil?”. Derviş Mehmed, “Efendim dünyada en acı şey de dildir” demiş. “Silah yarası geçer, dil yarası geçmez” demiş.
Şeyh Adli, “Aferin be Mehmed. Peki bana bir kahve yap bakayım”demiş.
Dervîş Mehmed kahveyi sürmüş mangala. Şeyh Adli son sual olarak “Su neyi tesbih ediyor?” deyince çuvallamış Dervîş Mehmed, cevap verememiş. Şeyh Efendi de “Öğren de gel” demiş.
Suyun tesbihatını öğrenecek Derviş Mehmed.
Fokur fokur kaynıyor ya su. Kime sorduysa cevap yok, kimi Allah diyor demiş kimi Peygamber. Kimi Yâ Hannân, kimi Yâ Mennân, kimi Yâ Deyyân demiş.
Sonra bir gün şeyhin kızı Gülçiçek Hatun kahve kaynatırken “Efendi Baba, bu suyun tesbihatı nedir?” diye sormuş.
Şeyh, “Kızım o suyun tesbihâtı, ‘Beni yakan bendendir’ diyor” demiş. “Ne demek o?” demiş Gülçiçek Hatun.
“Yağmur yağar, otlar büyür, ağaç olur, sonra kömür olur, sonra ateş olur yakar, suyu kaynatır, tekrardan havaya uçar. Onun için suyun tesbihatı budur, ‘Beni yakan bendendir’ diyor” demiş Şeyh Adli.
Gülçiçek Hatun cevabı yazmış göndermiş Derviş Mehmed’e.
Derviş Mehmed de cevabı buldum demiş Şeyh Adli Efendi’ye.
Derviş Mehmed’i çağırmış Şeyh Adli ve “Yap bir kahve bakayım bana, ne diyor?”.
“Beni yakan bendendir” diyor Efendim deyince Şeyh Adli de “Haaa anladım” diyerek “Beni yakan da benden oldu. Beni yakan da benden oldu” demiş.
Kıssadan hisse. Allah (c.c) bizleri tatlı dilli ve özü sözü bir olan kişilerden eylesin.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm insanlığın tatlı dilli olması temennisiyle bir sonraki makalemde buluşmak üzere sağlıcakla kalın. Allah’a emanet olun.