Kendinden şüphe etmek, kim olduğunuz, değeriniz ve neyi başarabileceğinize dair zihninizde yarattığınız korku dolu hikâyelerdir. En başarılı insanlar da dâhil olmak üzere, hepimiz arada bir kendimizden şüphe duymakla boğuşuyoruz. Aslında kendinden biraz şüphe duymak normal ve sağlıklıdır. Çünkü kişinin kendine güven, aşırı güven ya da küstahlık arasındaki ince çizgiyi geçmesini engeller. Ancak kendinden şüphe duymak sizi başarmaya hazır olduğunuz şeylerden de alıkoymamalıdır. Kendinden şüphe duymanın, önünüze çıkan fırsatları yakalamanıza engel olmasına izin verirseniz, bu bir kendini sabote etme eylemine dönüşecektir.
Etrafınıza baktığınızda, başarılı olmak için gereken özelliklere sahip olduklarına inanmayıp kendilerini küçük gören, çok sayıda kalifiye ve yetkin insan olduğunu görürsünüz. Bu kişilerde şüphe üstün gelir ve eylemleri genellikle yarım kalır. Çünkü kendinden şüphe duymak, bir olayı yalnızca duygusal durumumuza uyacak şekilde algılamamıza neden olur. Dolayısıyla başarısız olmaktan, kötü görünmekten, yapabileceğimizi düşündüğümüzden daha fazlasını üstlenmekten korkarak önemli fırsatları kaçırmış olur, kendini gösteren bir fırsatın neden uygun olmadığı konusunda mazeret uydurmakta uzmanlaşırız. Ancak bahanelerin, bizi sürekli olarak geride tutan, diktiğimiz zihinsel engeller olduğunu da unutmamalıyız.
Mesela; “Ya yapamazsam? İnsanlar ne der? Ya bana gülerlerse? Yeterince zeki, yeterince yetenekli, yeterince tecrübeli değilim. Ya her şeyi mahvedersem?” bu cümleleri sizin de kullandığınız oluyor mu? Cevabınız evet ise kendinizi sabote ediyor olabilirsiniz.
Çünkü kendinden şüphe duymanın veya kendine güvenin en önemli belirleyicilerinden biri, kendinizle nasıl konuştuğunuzdur. Hayatınız boyunca kendinizi diğer herkesten daha fazla dinleyeceksiniz. Bu durumda önemli olan en çok kendinize ne söylediğiniz… Kendi iç konuşmanız, davranışlarınıza ve başarılarınıza dönüşen imajınızı yaratıyor. Dolayısıyla da bu kendi kendine konuşma döngüsüne dikkat etmemiz gerekiyor. Amerikalı yazar Ralph Charell'in dediği gibi: "İç konuşmanız, zengin veya fakir olmanıza, sevilmenize veya sevilmemenize, mutlu veya mutsuz olmanıza, çekici veya itici, güçlü veya zayıf olmanıza neden olabilir."
Bu hususta iç konuşmaya dikkat etmeyip, kendinden şüphe duymanın hayatının direksiyonuna geçmesine izin vermek, pişmanlık ve öfke ile sonuçlanmanın kesin bir yoludur. O zaman hepimiz öncelikle bir inananlar kabilesi inşa ederek işe başlayabiliriz. Dışarı çıkıp kabilenizi şekillendirin ve kabilenin de sizi şekillendirmesine izin verin. Yani hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olabilecek insanlarla birlikte olun. Çünkü kabileniz ya kendinizden şüphe duymanızı besleyecek ya da güveninizi artıracaktır.
Bununla ilgili psikolojide iyi bilinen bir teoriye göre; kişiliğimizin, zamanımızın çoğunu birlikte geçirdiğimiz beş kişiden etkilendiğini söylüyor. Bu, herkes için geçerli olan evrensel bir teori olmasa da, içinde bazı gerçekleri barındırıyor. Azami zamanı birlikte geçirdiğimiz insanlar, farkında olsak da olmasak da düşüncemizi ve davranışımızı etkiliyorlar. Dolayısıyla çevrenizdeki bu insanlar kendinizden şüphe duymanızı besliyorlarsa, onlar zehirli insanlardır onlardan uzak durun. Fakat her zaman kendi kendinizi sınırlayan şüphelerinize rağmen, eylemde kalmanıza yardımcı olan insanlarsa onlar doğru kişilerdir. Onları kaybetmeyin.
Her şeyden önemlisi de hayattaki en uzun ilişkinizin ‘kendinizle’ olduğunu unutmayın ve ona her zaman inanın.