İranlı yazar Samed Behrengi’nin en ünlü eserleri arasında yer alan Küçük Kara Balık o kadar çok dile çevrilmiştir ki… Behrengi, çocuklara ve yetişkinlere denizlerin büyülü kapısını araladığında orada ne deniz kızları vardır ne de su perileri.
Deniz ve okyanuslardaki yaşamda karadakinden hiçte farklı değildir.
Kendi çevresinde gezinmekten sıkılmış bir kara balığın öyküsüdür… Eserde, Küçük Kara Balık, okyanusların derinliklerindeki yaşamı merak eder. Gidip görmek ister. Behrengi’nin köy köy dolaşarak öğretmenlik yaptığı zamanın bir başka yansıması olabilir.
Ya da çocukların bitmek bilmeyen o güzel meraklarının bir yansıması.
"Ben yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum; durmadan aynı şeyleri yapmak, yaşlanana kadar başka bir şey yapmadan yaşamak olamaz; dünyada yaşamanın anlamı bundan daha fazla olmalı!" demiş…
''Bir gün uyandığımda sizin gibi yaşlanmış ve cahil kalmış olmaktansa, dünyayı keşfedip bilgin balık olmak istiyorum.'' Diyerek ayrılmış yuvasından…
Derenin döküldüğü yeri öğrenmek için atmış kulaçlarını suda.
Yüzmüş, yüzmüş…
Bu hikaye ırmaklarda, denizlerde ve okyanuslarda anlatılıp durmuş… O kadar anlatılmış ki.
Balıklar diyarındaki Küçük Kara Balık masalını bir yaşlı balık anlatıyor. Kitabın son satırlarında ise “…On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık “İyi geceler” dileyerek yatmaya gitti. Büyükanne de uykuya daldı. Ama küçük bir kırmızı balık ne yaptı ne ettiyse de uyuyamadı. Sabaha kadar denizi düşündü hep…” sözleri yer alıyor.
Kitap dünyanın bir yansıması. Suyun parlaklığı tam olarak güzide bir ayna. Küçük Kara Balığa ne olduğunu bilmiyoruz. Yazar Behrengi bunu bize bırakıyor. Karanlık ve derin sularda minicik bir balığın başına gelebilecek iyi ve kötü şeyleri, bizim düşümüze bırakıyor.
Kara balık herhangi birimiz olabiliriz. Dünyayı merak edip keşfetmek için yola çıkan Kara Balık olabiliriz. Ya da uyuyan On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balıktan biri.
Ya da bu hikayeyi dinleyen meraklı Kırmızı Balık…