Nedir bu? Nerede yanıldık, nerede hataya düştük? Evrensel ve bilimsel eğitim yapan okullarda, geleceği yaratan bilim adamları, dünyaca ünlü sanatçılar ve sporcular yetiştiren bu dünya, hangi hataya düştü? Bu hata aslında temelinde kötü niyet içermeyen fakat biraz nazik bir adım ile başladı.
100 yıl önce eğitimcilerde bir düşünce oluştu: Eğitimimiz de öğretimimiz de biraz kuralcı, hatta özgürlük dışı metotlarla yapılıyor. Evet çocuklar bilgili ve istenilen gibi uslu yetişiyor ama bir şeyler eksik kalıyor. Bu eğitim öğretim işini çocukların içindeki cevheri söndürmeden, seslerini daha özgür duyurabilecekleri bir yol olmalı diye düşündüler. Hatta biraz özgür bırakalım, düşüncelerini soralım, bilgiyi vermeden önce motive edelim, ‘sus-konuşma-otur’ demek yerine ''uslu'' durmanın gerekliliğine ikna edelim. Aslına bakarsak iyi de dediler. Bu düşünülenler olması gerekendir, doğrudur. İşte bahsettiğim kötü niyet içermeyen ama yanlış adım burada atıldı.
Çünkü vur deyince öldürdüler. Öğrencilere sadece yetişkinlerin altından kalkabileceği seçenekler ve özgürlükler verildi. Onların ilgi alanlarını içeren veya zihinsel çerçevelerine uygun konularda değil, her konuda fikirleri soruldu. Dünyanın benimsediği ve hala geçerli olan bilimsel eğitim öğretim prensipleri kenara itilip, unutuldu. Bütün yük öğrencilere yüklendi.
Durum böyle olunca gelişmiş ülkeler hasta olur da bize bulaşmaz mı? Biz de hasta olduk tabi. Eğitim öğretimin o temel kuralları bir kenara bırakılıp, çocuk yetiştirmenin bir bilim olduğu unutulunca; önce öğretmen okullarına gerek yok dedik. Çünkü gelişmiş ülkeler kapatmıştı, biz de niye açık olsun ki? Bir çok öğretmen okulumuzu kapattık. Geldik özel okullara; yeni sistem öğrenci merkezli eğitim dedik. Öğrenme merkezli eğitimi bir kenara bıraktık. Öğretmen sadece rehber olmalı dedik; ‘üniformasız’ okul olsun dedik; çantaya gerek yok dedik; bilgisayar ve tabletleri öğretmenin yerine kullanabiliriz diye düşündük; ders değil, oyun dedik; her şeyi bıraktık aldık yürüdük, yürüdük, yürüdük. Bir baktık arkamızda kimse yok.
Ülkenin eğitimde doğru yolu bulması için 15-20 yıl diğer ülkelerin sonuç almalarını mı beklememiz gerekiyor? Biz Türk eğitimcileri kendi sorunlarımızı bilmiyor muyuz? İhtiyaçlarımızı bilmiyor muyuz? Kendi çaremizi kendimiz bulamaz mıyız? Hatta eğitim ve öğretimin kendi kültürel değerlerimize bağlı güzel bir örneğini oluşturup, bunca yılın bilgi ve deneyimlerinin sonuçlarından yararlanarak geliştirdiğimiz insani sistemlerimizle; günümüzün kültürüne bağlı ama bir o kadar dünya vatandaşı olabilen, ahlaklı, bilgi hazinesi dolu olan, özgür düşünebilen, kendine güveni tam, çalışkan bireyler yetiştiremez miyiz?
Yetişkin insana ulaşmak için planlı ve tek bir eğitim sistemimizin yokluğu günümüzdeki sorunları oluşturmuştur. Sistemli, programlı eğitim, daha önce yanlış şekilde ve yanlış ellerde kullanıldı diye bu gerçeklere küsemeyiz. Fakat eğitim öğretimde daha önemli bir incelik var. Her çocuğun birbirinden farklı olması ve birikimle ilerleyen bir canlı olması, onun fikir dünyasına aykırı yapılacak her şeyin hem ona hem de topluma zararlı sonuçlar oluşturacağı gerçeği var. İşin özüne inersek; neler öğreteceğimizi çocuklar değil, bu işin uzmanları titizlikle planlamalı ve programlamalı. Bütün bunları çocukların ''isteyerek'' öğrenip bilim ışığında kabul etmeleri için de, onlara en uygun ortamı hazırlamalıyız. Ancak bu şekilde yarınlarımıza mutlu ve yararlı bireyler yetiştirebiliriz.