Buda’nın Öğretisi kitabından bir kesitle karşılaştım severek takip ettiğim ve sana daha önce de bahsettiğim Zeynep Selvili’nin bir paylaşımında Sevgili Okur; Selvili, uzun zaman önceki bu paylaşımında şu satırlara yer vermiş;
HÂLİHAZIRDA BURADA OLAN MUTLULUĞU TAKDİR ETMEYİ ÖĞRENMELİYİZ.
“Dişimiz ağrıdığı zaman dişimizin ağrımamasının mutluluk olduğunu biliriz; fakat sonra dişimiz ağrımadığı zaman diş ağrımızın olmamasının değerini bilmeyiz. Hâlihazırda burada olan mutluluğu takdir etmeyi öğrenmeliyiz.
Lütfen kendinize sorun;
İçimdeki sevinci ne besliyor?
Başkalarının içindeki sevinci ne besliyor?
Kendimin ve başkalarının içindeki sevinci yeterince besliyor muyum?
Sevinç ancak, zaten sahip olduğumuz değerli mücevherlerden nasıl zevk alınacağını bildiğimizde mümkündür.
Acı çektiğimizde durumunuza derinlemesine bakın ve zaten orada olan, zaten elinizde olan mutluluğun şartlarını bulun.”
Bu satırlar aslında sevincin ve acının aslında ne kadar iç içe olduğunu; birini yaşarken diğerini fark edemediğimizi anlatıyor ve diyor ki;
Yaşadığın mutlulukların farkında ol, onların kıymetini bilerek doyasıya yaşa. Hatta acı çektiğin zamanlarda da mutlu olduğun zamanları hatırla, bul.
Doğan CÜCELOĞLU’nun oğlu tam da bu mutlu anların kıymeti ve acının bize açtığı pencereler ile ilgili bir anısından şu şekilde bahsediyor;
KIRIK BİR KALP, GÜNDOĞUMUN SAF GÜZELLİĞİNİN EN DERİNLERE ULAŞMASINI MÜMKÜN KILAR.
“Babamın vefat haberini, ailemle birlikte Yellowstone Milli Parkı yakınlarındaki dağlara yaptığımız bir gezi sırasında öğrendim. Acı haberi, bu zorlu anda metanetle ayakta duran Yıldız verdi. Babamla olan en mutlu anlarımın çoğu, çocukluğumda ve gençliğimde birlikte yaptığımız dağ gezilerindendi. Yellowstone da dahil olmak üzere Milli parka birlikte gittik ve dağlarda yürürken babamın neşesini ve ruhunu her zaman güçlü bir şekilde hissettim.
Ailemle birlikte bu geziden eve dönüşümüz sırasında, bir zamanlar babamla geçtiğimiz uzun yollardan geçerken birçok kez ağladığımı ve kendimi hiç olmadığım kadar yalnız hissettiğimi tahmin edebilirsiniz; ama etrafımdaki kırılgan güzelliği, doğanın sessiz gücünü ve sonsuz akışını kalbimin en derinlerinde daha önce hiç görmediğim kadar berrak şekilde gördüm ve babamın o anda hem yanımızda hem de çevremizdeki dağlarda olduğunu hissedebiliyordum. “Şuna bak Timur! Ne kada güzel!”
Francis Weiler , “The Wild of Sorrow” adlı kitabında şöyle diyor; “Kırık bir kalp, gündoğumun saf güzelliğinin en derinlere ulaşmasını mümkün kılar.”
Elbette bu acı haberi memnuniyetle karşıladığımı söyleyemem; ancak kederin daha derin bir anlayış ve yaşam zenginliğine giden bir yol olduğunu anlamaya başladığımı söyleyebilirim. Belki de bu, babamın bize verdiği hediyenin bir parçasıdır…”
BİR GÜN FARKINA VARMADIĞIMIZ MUTLU ANLARIMIZ İLERİDE TEKRAR YAŞAMAK İSTEYECEĞİMİZ ANLAR OLABİLİR.
Şüphesiz acılar da çok kıymetli ve onların biz insanlara öğrettiği çok şey var; fakat pek kıymetli olan bir başka şey de şu ki; mutluluk, sevinç hislerinin içimize dolduğu anların kıymetini onları kaybetmenin acısını çekmeden fark etmek. Onları tam da içimize dolduğu anda doyasıya yaşayabilmek, o duyguları yaşadığımız için şanslı olduğumuzu bilerek şükran duyabilmek.
Bir gün farkına varmadığımız, kıymetini bilmediğimiz; hatta çok küçük olarak gördüğümüz o mutlu anlarımız ileride tekrar yaşamak isteyeceğimiz anlar olabilir. Malum birçok insan, mahrum olmadığı birçok şeyin nankörü, kaybettiklerinin sonradan kıymet bileni olabiliyor.
Yaşadığın mutlulukları kaybetmenin acısını çekmeden onların kıymetini bilen insanlardan olman dileğiyle Sevgili Okur …