İmamoğlu'nun “Tatil Sendromu” gibi bir takıntısı var. Hatırlarsanız, yapılan itiraz üzerine mazbatası geri alınınca, “Mazbatamı verin, yapacak çok işimiz var.” diye kapı kapı dolaşan, feryadı figan eden İmamoğlu, tekrarlanan seçimden sonra gözle görünür bir rehavete kapıldı. Mazbatamı verinde gösterdiği performansından eser kalmadı.
İstanbul'u sel bastığında, Bodrum'da tatilde idi. Uçak ile göstermelik, yasak savarcasına birkaç saatliğine İstanbul'a gelip, tekrar tatiline geri dönmesi tepki toplamıştı. Ama tabandaki herkes içten içe kızsalarda konuyu görmezden gelmişler, kendi aralarında ört bas etmişlerdi.
İstanbul depremin de ise çağrıldım, çağrılmadım diye kriz çıkaran İmamoğlu, Elazığ'daki depreme davet beklemeden gitmesi, sonrasında Tunceli'de Komünist Başkanı ziyaret ettikten sonra Erzurum'a kaymaya gitmesi, deprem gibi toplumun herkesimde derin üzüntüye sebep olan ve yaralıların, cenazelerin olduğu mantıklı hiçbir açıklaması olmayan bir şekilde tatile gitmesi tepki topladı ve bardağı taşıran son damla oldu.
Türkiye'de siyaset yapan, ucundan, kıyısından, köşesinden siyaset ile ilgili ve ilintili olan herkes, Elâzığ depremi ile birlikte siyasi arenadaki fay kırılmalarını dikkatli bir şekilde incelemesi ve gözlemlemesi gerekir.
Çünkü bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, trol, diye aşağılanmaya çalışılan seçmenin ferasetinin ne kadar derin ve ileri görüşlü olduğunu yaşanan olaylar bir kez daha gösterdi.
Birçok yerde AK Parti ile seçmen arasına, teşkilat diye bir kara kedi girdi. Başkanlık seçiminde ve Mahalli İdareler seçimlerinde AK Parti seçmeni bu memnuniyetsizliğini kendince sandığa gitmeyerek veya Reis'e oy verdiği halde Milletvekilliğinde, İlçe Belediye Başkanlığında oy verdiği partisine Büyükşehirlerde oy vermeyerek açık ve net bir şekilde tepkisini ortaya koydu.
Kısacası seçmen, AK Partiye sandıkta demokratik olarak dikkatli ol ve kendine çeki düzen ver diye uyarısını yaptı. CHP'de bu hengamede kazandığı üç beş büyükşehir ile nasıl hizmet edeceği hakkında halka bir yerde ders veriyor.
AK Parti'de seçimlerde verilen uyarına bizzat Reis : “Taban ile tavan arasında sorun olmadığını, sorunun teşkilatlarda olduunu ” dile getirdi. Ancak şimdiye kadar, elle tutulur gözle görünür, tabanın gönlünü alacak derece de maalesef fabrika ayarlarına geri dönemedi. Bekli siyasi arenadaki gelişmeleri veya CHP'nin kurultaydaki sonucu bekliyor olabilir. Ama AK Parti gerekli tedbirleri almaz ise, önümüzdeki başkanlık seçiminde Reis, Mecliste İmamoğlu'nun durumuna düşebilir...
CHP tabanında kurultay öncesi küçük küçük gruplar arasında hareketlenme var. Kılıçdaroğlu şu anda ipi göğüsleyecek gibi duruyor. İmamoğlu'na parti içinde derinden yapılan muhalefet artık Erzurum kayak tatili nedeniyle açık açık dillendirilmeye başlandı. İmamoğlu bu kayması sonucunda çığ altında kalabilir.
İnce, kurultay öncesi bir sürpriz yapabilir. Şimdilik gerekli imzayı toplayamam, mahcup olurum diye cesaret edemediği için bunu yüksek ses ile dillendiremiyor. Ama gönlünde halen Başkanlık hayali olduğunu ve bu seçime Genel Başkan sıfatı girmek isteediğini gizlemiyor. Aslında İnce'nin kalemi Başkanlık seçimi akşamı seçimde hile var diye halkı sokağa dökmediği, seçim sonucunu kabullendiği için diye kırılmıştı.
İmamoğlu: “Ben İnce gibi yenilgiyi peşinen kabul etmem, gerekirse halkı sokağa dökerim.” diye mesaj vermeye çalışıyor. Yoksa İmamoğlu'nun yaptığı bazılarımıza göre saçma sapan gelen hareketler aslında marjinal gruplara yolladığı mesaj olduğunu göz ardı etmeyin.
Sonuç mu? İmamoğlu İBB çoktan gözden çıkarmış. Adres belli olsun diye şimdilik, başkanmış gibi yapıyor ve gözükmeye çalışıyor. Kanal İstanbul'a direnebildiği kadar direnecek. Başkanlık seçimine kadar “Hakkını Arayan Adam” imajını güçlendirip, kazanırsak sorun yok, kazanamazsak da sokaklara inip kaostan galip çıkarız anlayışı ile Başkanlığını garantilemek istiyor...