Aslında sömürge, sözde bağımsız bu devletçiklerin petrol ve diğer yeraltı zenginlikleri ile gelirlerine ve insanlarının beyinlerine çeşitli şekilde ipotek konulmuştur.
Örtülü bir şekilde işgal edilmiş İslam ülkelerdeki insan unsuru, düşünmekten, yorumlamaktan ve üretmekten uzak bir eğitim ile yaşadıklarını ve dönen dolapları algılamakta zorlanan çaresiz insanlar haline getirilmiştir.
Müslüman ama İslam’ın özününü bilmeyen, öğrenmek isteyenleri de merdiven altı kaynaklardan öğretilen, İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, geleneklerin hakim olduğu kulaktan dolma dini bilgiler ile ortak değerleri bulunmayan, birbirine tahammülsüz bir toplum meydana getirilmiştir.
İslam Coğrafyası bahsedilen nedenler ile günümüzdeki genel manzarası şimdiye kadar hiç olmadığı kadar içler acısı ve darmadağın bir görüntü oluşmuştur.
Bunun doğal sonucu da doğal zenginliklerini sahip çıkamayan, üretemeyen, geleceğini planlamadığı içinde açlık sefalet ve yoksulluk her tarafta kol gezmektedir. Vatandaşlarına da gerçek İslam öğretilemediği için kargaşanın ve savaşın olmadığı bir karış yer kalmamıştır. Belki de İslam, Peygamber (SAV) zamanından beri çaresizliğinin tavan yaptığı kötünün de kötüsü bir dönemi yaşamaya mahkûm edilmiştir.
İslam dünyası bu halde iken, İslam karşıtlığı körüklenerek silahsız, savunmasız yerlerinden yurtlarından savaş ve yoksulluk gibi çeşitli nedenlerle göç etmek zorunda kalan Müslümanların ibadetlerine ve yaşam haklarına tahammülsüz karşı bir cephe oluşturulmuştur.
Yeni Zelanda da Cuma namazını kılmak için toplanmış, Rablerinin rızasını kazanmanın haricinde hiçbir düşüncesi olmayan, kendilerini öldürmek için camiye geleni “ hoş geldin, kardeşim” diye karşılayacak kadar masum tertemiz insanlar gözü dönmüş cani tarafından Allah’ın evinde misafir olan 49 Müslümanı acımasızca şehit etmiştir.
Ayni gün, başka bir canide, Dünya üzerinde yüzyıllar boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapmış, Müslümanların abisi konumunda gördükleri Ülkemizin güvenliğini korumak için Kuzey Irakta devriye gezen Mehmetçiğimizi kalleşçe pusuya düşürmüş iki yavrumuzu şehit etmiş sekizini de yaralamıştır.
İçimiz dışımız, kargaşa ve kan gölü. Askerimiz, insanımız şehit ediliyor. Camiler taranıyor. Bu insanlık dışı vahşetleri içimiz kan ağlayarak izliyoruz.
Geçmişte de yüreğimizi kanatan hala unutamadığımız birçok acı olayları yaşadık. Sivas’ta, Başbağlar’da, Bosna’da Azerbaycan’da, Irakta Suriye de ve Yemende, Çanakkale de eşi benzeri görülmemiş katliamlar yaşadık.
Yeni Zelanda’daki camiye yapılan saldırı da kullanılan silahının üzerindeki Türk tarihi için önem arz eden notların yazılı olması, saldırganın Sırpların müziğini dinleyerek motive olması, İsrail Başbakanın oğlu Yair’in ayni gün saldırgan ile ayni terör ağzından konuşması caniliği tahlil edebilmemiz acısından çok önemlidir.
Ayrıca, İstanbul ile ilgili Anadolu yakasında yaşayabilir ama Avrupa yakasına geçmeye kalkarsanız, camilerin minarelerini yıkıp eski haline getiririz… Tehdidi ve YairNetenyahunun ayni mahiyetteki sözleri ile Gezi kalkışmasında “ zulüm 1453 başladı.” Diye yazılan duvar yazısını yan yana koyup düşünmenizi istiyorum. Ayrıca saldırganın 28, Yair Netanyahu ise 27 yaşında ayni kuşaktan olduklarını da dikkat çekmek istiyorum.
Hiç kimse bu saldırının bir caninin hezeyanları, ferdi bir saldırısıdır diye veya Medeni Avrupalının (!) yaptığı gibi “ Melek Çocuk” diye masum göstermeye kalkmasın.
1993-1995 Yılları arasında Avrupa’nın orta yerinde “Avrupa’da bir tek Müslüman kalmaması “ sloganı ile binlerce Müslümanın öldürüldüğü soykırım yaşandı. Müslümanlarla evli olan kadınlara kirletmiş oldukları Slav ırkını temizlemek adına zorbaca tecavüz edildi. Diğer yerlerde de üç aşağı beş yukarı ayni iğrençlikte tecavüzler, katliamlar ve soykırımlar yaşandı.
Son yaşanan olayda verilen mesajlardaki ayrıntılar dikkatlice incelendiğinde, uzun vade de hedefe Türkiye’nin konduğunu gösteriyor.
Türkiye’ye İstanbul üzerinden saldırılması ve Avrupa’nın Konstantinopolis saçmalığı bilinmeyen bir hezeyan değil. Çünkü 15 Temmuz Darbe girişiminde istenilen kaos ortamı yaratılabilmiş olsaydı İngiliz Derin Devletinin planı ile Ülkemiz zaten üçe ayrılmayı hedeflenmişti. Halkın ayaklanarak bu hain kalkışmayı engellediği için uzun vadede uygulanacak stratejinin ipuçları bu saldırıdan sonra verilen mesajlarda verilmeye çalışılmıştır. Bu konuda detaylı bilgi için internet motorları üzerinde arama yapıldığı zaman görülebilecektir.
Ülkemizdeki sinir uçları ile oynanarak bir gerilim oluşturuldu. Toplum birbirlerini anlamak yerine kavga etme eylemine getirildi. İnsanlar birbirlerini anlamıyorlar. Bunun doğal sonucu olarak da toplumun içinde belli bir kutuplaşma oluştu. Bu duruma daha derinleştirmek için saldırıdan sonra taşeron çakma İslami örgütlerce Allah korusun benzer bir eylem yapılması beklendiği ile ilgili tereddüttü nü birçok insan gibi ben de taşıyorum
Bölgemiz ve İslam Dünyası ateş çemberi içinde olduğu için Milli Birlik ve beraberliğe her zamankinden çok daha ihtiyacımız var. Bu nedenle her zamankinden daha çok birbirimizi anlamaya ve Çanakkale ruhu ile ülkemizin birlik ve beraberliğine sahip çıkmamız gerekiyor.