Mahalli İdareler seçimleri için sahaya inecek olan Vekiller de pozitif enerjilerini Mecliste bırakırlarsokağa taşımazlar. Bu sayede de siyasetin yükselen tansiyonu normale döner diye düşünüyorum. Halk artık eskisi gibi siyasette kayıkçı kavgası istemiyor. İlkeli duruş ve Milli çıkarlara sadakat ile birbirinin fikirlerine tahammül edebilen sakin bir siyaset istiyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR ile CHP Grup Başkanvekili arasında yaşanan söz düellosu içerik, üslup açısından, ayni zamanda sınır ötesi bir operasyon öncesi yapılmaması gerekenbir tartışma idi.
Hulusi Paşa, halkın büyük çoğunluğu tarafından sevilen ve beğeni toplayan insanların gönlünde taht kurmuş bir Genel Kurmay Başkanı. Bu tartışma kararsız diye adlandırılan birçok seçmenin oyunu kullanmadaki tercihinde etkili olmuştur.
Çünkü Mecliste yaşanan bu tartışma, Hulusi Paşanın şahsında darbe sever olmayanlara ve askeri vesayetin sona ermesine karşı bir öfkenin patlaması idi.
Burada Hulusi Paşa değil de ayni düşünceleri taşıyan başka bir Genel Kurmay Başkanı olsaydı da manzara değişmeyecekti. Bu bir anlık basit öfke patlaması olarak da görmeyin.
Askeri vesayet zamanlarında Askerlerin velayeti ile siyaset sahnesinde boy gösteren, darbelere ilanı aşk edenler, her on yılda bir “ Ordu göreve” diye sokaklarda yürüyenler, Hulusi Paşanın sivil olmasını hazmedemediler.
Özlem duydukları, vesayet zamanlarında, Başbakanları Albaylar halkın önündesığaya çekerdi. Vatandaşın gözü önünde bir güzel fırçalarlardı. Akşam haberlerinde de bu olaylar son dakika haberi olarak verilir, demokrasinin (!) güzelliğinden bahsedilir idi.
Tanklar balans ayarı için yürüdü mü, arkasından tıpış tıpış alkış sesleri eşliğinde yürürlerdi. İşlerine gelmediği zaman,Hükümetler değişirdi.İnternet sayfasından bir bildiri yayınlandı mı neler olurdu neler. MGK toplanacağı zaman herkes pür dikkat toplantıya odaklanır, Başbakanlar kararları imzalar iken boncuk boncuk terler idi.
Muhalefet liderleri o zamanlar böyle eleştiri falan yapmalarına gerek kalmazdı. “Sokaklarda yürüyen tankları da görmüyor musunuz” diye, analarımızın öcü geliyor diye çocukları korkuttukları gibi, iktidardakilerini korkuturlardı.
O zaman, Mecliste kalkan inen ellerin, kolların çok önemi yoktu. Yıldızı parlayan, belinde silahı olanların parmağını oynatması yeterli idi.
Hem demokrat hem de darbeci bir geleneğe sahip olmak gibi bir davranışı ancak tarih süzgecinden geçirerek tezatları çözmek mümkündür.
Halkın çoğunluğu artık “Kral’ın Çıplak” olduğunu biliyor.