Oysa ne insanlık dersleri verilir, ne dayanışmalar sergilenir bu olimpiyatlarda..
400 metre tekerlekli sandalye startı verildiğinde 8 sporcu büyük bir çabayla ileri atıldı. Tribünler, zaten zor koşullarda yarışan bu insanları alkışlıyorlardı. Koşu, son 100 metreye girildiğinde iki sporcu arasında devam ediyordu. Biri zayıf ve çelimsiz, öteki şişman ve iri yapılıydı. Bitiş noktasına metreler kala zayıf olanı yalnız kaldığını duyumsadı. Rakibinin ne kadar geride kaldığını görmek için başını çevirdiğinde gördüğü, diğer yarışmacı pistin dışına çıkmış, tekerlekli sandalyesi ters dönmüş, yarışmacı yerde ağlıyordu.
Ve bugüne dek spor tarihinin hiçbir branşında olmamış bir şey oldu; olimpiyat şampiyonluğuna metreler kala zayıf yarışmacı geri döndü, son 100 metreye birlikte girdikleri rakibinin yanına gitti, onun sandalyesini düzeltti, piste çıkardı, arkadan itmeye başladı.
Nereye kadar mı?
Yarışı kazandırıncaya dek!
Ağlayan rakibi önde, o arkada bitiş çizgisini geçtiler. Tribündeki seyirciler, hakemler, antrenörler hep birlikte ve ayakta, insanlık tarihinin kaybeden şampiyonunu çılgınca alkışlıyorlardı.