1932 Haziran ayında Amerikalı Mac Arthur (Pasifik Savaşı’nda Amerikan Ordularının komutanı) Türkiye’de Atatürk’ü ziyaret ediyor. Dolmabahçe Sarayı’ndaki görüşmede Atatürk Mac Arthur’a şunları söylüyor; ‘Siz Versay Antlaşması ile Almanları çok ezdiniz., çok aşağıladınız. Almanlar disiplinli bir millettir. Bunlar kendilerini bir siyasal akıma kaptırırlarsa hızla silahlanırlar, 1940-1945 arası ilk savaştan daha kanlı bir savaş olur. Buna Amerika müdahale edince bu savaş biter. Fakat savaştan sonra kazançlı ülke Bolşevikler yani Rusya olur” diyor.
İleri görüş ötesinde bu yorum Atatürk’ün parapsikolojik yönünün en büyük göstergelerinden biridir. Atamızın yakın silah arkadaşlarının, dostlarının ve yakın olanlarının yaşadıklarını anlattıkları hatıralarından anladığımız, askeri deha ve zekası dışında bir de psişik bir dehası olduğunu görüyor ve kendisine bir kez daha hayran oluyoruz.
1907 yılında Selanik’te bir arkadaşları ile yemek yerken harita çiziyor. Çizdiği harita bugünkü T.C. haritasıdır, bir küçük fazlalıkla. O da Musul ve Kerkük. 5 milyon kilometre kare Osmanlı toprağının olduğu, Abdülhamit’in başta olduğu dönemde çiziyor. Atamız bir sohbette; “İleride böyle savaşlar olmayacak, ekonomik savaşlar olacak” diyor.
Buyurun, günümüzde yaşananlar ortada…
Bir akşam çocukluk arkadaşları Ali Fuat Cebesoy, Salih Bey ile sohbette iken; Salih Beye “Sen yaverim olacaksın. Ben makamın sahibi olacağım” diyor. Hep beraber gülüyorlar.
Ölümünü dahi biliyor. Salih Beye söylüyor.
1918 Kasımında İstanbul Haydar Paşa Garı’nda trenden iner ve bakar ki boğaz savaş gemileri ile doludur. Atamız şöyle bakar ve o meşhur sözü söyler, “Geldikleri gibi gidecekler” Bunu söylediğinde Osmanlı işgal altındadır. Ortada bir ordu yoktur.
T.C.’nin kurulduğu savaş olan, 22 gün 22gece süren Sakarya Savaşı esnasında attan düşen, kaburgalarından rahatsız olan Atamız Ankara’dadır. İsmet İnönü, telgraf çeker ve “Ordunun savaşacak gücü kalmadı. Kalan askerleri ve malzemeleri alıp Ankara’ya doğru geri çekilelim. Elimizdekileri kurtarıp, yeniden toparlanalım” düşüncesini iletir. Bunun üzerine Atamız hasta yatağından kalkıp, Meclis’e geliyor ve olayı anlatıyor. Meclis karışıyor. Kayseri’ye taşınalım Konya’ya çekilelim düşünceleri ortaya çıkıyor. Atamız yaverine dönüyor ve diyor ki, “Yaz, ordu yerinden ayrılmasın, olduğu noktada beklesin. Yunanlılar ya yenilmiştir ya da yenilmek üzeredirler”
Mareşal Mustafa Kemal’in bu telgrafına 6 saat sonra İnönü’den gelen cevap; “Yunanlılar Bursa yönüne çekiliyorlar. O şartlarda alınabilecek en son karar olan bu karar ile Yunanlıların Ankara’ya girişi ve en büyük hayallerinden biri olan Karadeniz’de bir Rum Pontus Devleti kurma hayalleri de böylece son buluyor.
1919’da Mazhar Müfit Kansu’ya 5-6 maddelik T.C. Cumhuriyeti kuruluşundan sonra yapılacaklar listesi yazdırır. Mazhar Bey, “Paşam siz hayal kuruyorsunuz, biz vatanı işgalden kurtaralım, ben buna razıyım” der. Sonrasında yazdırdığı tüm maddeler tek tek hayata geçirilir.
Cumhuriyet öncesinde, işgal süresinde, Cumhuriyet sonrasında ve dünya siyaseti ilk yaptığı yorumlar inanılmazdır ve yazmakla bitmez.
1933’de SSCB’nin 60 parçaya bölüneceğini söylüyor. “Oradaki din ve dil birlikteliğimiz olan kardeşlerimiz de bağımsızlığına kavuşacaklar” diyor.
1934, Çocukluk arkadaşı Ali Fuat Cebesoy ile TBMM’de akşam saatlerinde bir odanın önünde duruyor ve içeride masada çalışan milletvekiline bakıp, “Gün gelir memleketin başına geçer ama korkarım başını kaybeder” der. Ali Fuat Bey, o kişinin Adnan Menderes olduğunu hatıralarında anlatır.
Bu uzak görüler, duru görüler, parapsikolojik yorumlar, kehanetler uzayıp gidiyor. Hepsini yazmaya kalksak sayfalar sürer.
Birkaç anekdot geçtim.
Bu inanılmaz yorumlarını bir başka yorumuyla şimdilik sonlandırıyorum, “Arkadaşalar, efendiler ve ey Millet, iyi biliniz ki T.C. şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır”