Bizler gerçekten anın tadını çıkarıyor muyuz? Yoksa bu oranda bizde var mıyız? Çoğunlukla varız. Anı yaşamadan sürekli ya geçmişi ya da geleceği düşünmekten şu anı hiç görmüyoruz çoğunlukla. Ama insanlar için doğal bir şey değil mi? Elbette doğal fakat bir taraftan üzücü bir durum. Çünkü anı yaşamamak demek aslında bir yerde hayatı kaçırmak demek. Düşünün ki o an çok eğlenceli bir ortam çok keyifli sohbetler varken bizler geleceği ya da geçmişi düşünmekten o an bunlara odaklanmıyoruz. Ve çevremizde ki insanlara modumuzun düşük olduğunu yansıtıyoruz. Aslında o anın keyfini çıkarsak kim bilir hayat içerisinde ne kadar mutlu ve huzurlu olacağız ama bunu yapmak yapmamaktan daha zor geliyor bizlere. İnsanlar yaşadıklarına ve yaşamadıklarına daha çok odaklanıyor o an ne yaşıyor diye bakmıyor. Ve belki de dünyada ki tüm güzellikleri bu yüzden kaçırıyoruz ve bugün o anı yaşamadığımız için yarın dünü düşünüp pişmanlık yaşıyoruz ve yine o günü çöpe atıyoruz. Geçtiğimiz günlerde sosyal medya da bir yazıya denk gelmiştim. Zaman her insana verilir bugün yaşarsan, değerlendirebilirsen o zamanı her şey olması gerektiği gibi olur. Ertesi gün tekrar yenilenir ama dün verilen zamana ne geri dönebilirsin ne de o zamanı geri alabilirsin. Aynen öyle… Bizlere her gün 24 saat veriliyor ve biz bunu iyi değerlendirmezsek ertesi gün yine dünü düşünüyoruz. Ya da diğer gün ne olacağını. Anı yaşamak deme sizin daha genç kalmanızı daha mutlu ve pişman olmadığınız bir hayatı getirir kendi düşüncem. Hatta bir felsefe vardır Carpe Diem (anı yaşa) diye illa ki duymuşsunuzdur. Carpe Diem felsefesi, her daim ölüm gerçeğinin farkında olarak zamanın değerini bilenlerin ve anı yaşamaya özen gösterenlerin felsefesi olarak da tanımlanabilir. Anı yaşa derken de yarını düşünmeden umarsızca yaşa demiyorum. Bugünü yakalarsan yarına daha az güvenirsen daha çok zevk alırsın yaşamanın içinden diyorum. Hem anı yaşarsak gelecek kaygılarından ve stresten de uzak durmuş oluruz. Anı yaşamak hemen öyle birdenbire olabilecek bir şey değil ama çok zor bir şey de değil Hepimiz bu zamana kadar kim bilir kaç kere ana gelmeyi pratik etmişizdir, denemişizdir. Anı yaşamak, anda kalmak aslında sürekliliği olan bir farkındalığı ve pratiği gerektirir. Gün içerisinde aklımıza gelen türlü türlü geçmiş veya geleceğe dair düşünceler yerine o anın bize gösterdiği noktaların farkına vardığımızda anı yaşamayı öğrenecek ve daha dolu bir hayat sürerek günün her saniyesinde her aktivitedeki yaşananlara tanık olacağız. Şu anın farkında olmak stresi azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kan basıncını düşürür. Aynı zamanda kendini daha güvende hissedip, kendine olan güvenin artmasını sağlarsın. Yediğin yemek, içtiğin kahve, çalışmak, tatlı yemek, yürüyüş yapmak, spor yapmak, alışveriş yapmak veya şu an yaptığın her ne ise o anın tadını çıkarmak, keyif almak zihninde birçok olumlu duygunun ortaya çıkmasını ve bu olumlu duyguların sürdürebilirliğini sağlamaktadır aslında… Gelecekten endişe etmeden, kendiniz için daha huzurlu bir yaşam oluşturmak daha güzel yaşamak ve yaşamdan verim almak adına anı yaşamayı kendinize görev edinin derim. Bugün bir daha gelmeyecek dün bir daha gelmeyecek yarınında ne getireceğini bilmiyorsun o yüzden bugün, bugün için daha önemli. Yaşamak demek bu demek. Kendinize iyi bakın, hoşçakalın..