Öyle bir dönemdeyiz ki yemek, su, barınma gibi temel ihtiyaçlar gibi alışveriş yapmak, aynı ürünün beş on bilemeden yirmi farklı modelini almak da bir ihtiyaç haline geldi. Hadi aldın diyelim, artık güzel olup olmamasına, tarzına uyup uymamasına, seni yansıtıyor mu yoksa senin tam tersin mi bakılmaksızın yapılan bir tüketim çılgınlığı söz konusu. Söz konusu olan kimin giydiği, o ay hangi ayakkabının, tişörtün moda olduğuyla alakalı. Öyle bir akım ki artık herkes birbirine benzemenin telaşında. Halbuki güzel olan, bizi ayırt eden şey farklılıklarımız kusurlarımız değil midir?
Gelişen teknolojiyle birlikte herkes artık çok kolay birbirinden haberdar oluyor, olmayı geçtim yahu sanki a kişisinin ya da b kişisinin evinde yaşıyor gibi. Peki neyle alakalı olabilir diye düşünüyor insan.
Sosyal medya hesaplarımız artık güzel anılarımızı paylaşmak ya da birbirimizden haberdar olmak için kullanılan bir araçtan öteye hayatımız her alanında neler yaptığımızı, neler yiyip içtiğimizi, neleri kınayıp neleri sevmediğimizi insanlara göstermenin bir yolu haline geldi.
Sanki alışveriş yapmak, o dönemin modasına ayak uydurmak, markalardan giyinmek kendimizi topluma kabul ettirmenin bir yolu gibi. Fikirlerin önemini bir nevi neye ne kadar para verdiğin, hangi mekanlarda yiyip içtiğin almış gibi. Sahi aynı kahveye elli lira verince toplumda gerçekten büyük bir statüye sahip olabiliyor muyuz? Bence geçelim bunları arkadaşlar, kitap okumadan, bir filmin üzerinden tartışma yapmadan, uzun uzun birbirini anlamaya çalışmadan sadece kıyafetlere, ait olmadığımız hayatları yaşamak sadece anlık bir mutluluktur, ruha iyi gelmez.