Bir insan neden kendini başka bir insandan daha üstün görür, neden bir insanı aşağılar ya da bir insanı neden aşağılama gereği duyar? Kibir herkeste olan bir şey mi yoksa zamanla çevremizin, hayatımızın, tercihlerimizin bize kazandırdığı bir özellik mi? Bence kibir doğuştan gelen bir şey değil, elbette benimle aynı düşüncede olmayan insanlar olabilir ama dediğim gibi bu benim düşüncem. Bazı insanlar öyle sevgiden uzak, sınıfsal ayrımların içerisinde yetişmiştir ki kendini her zaman başkasından üstün görür, nedir seni üstün kılan? Hiç çalışmadan doğuştan zengin olman mı, pahalı mekanlara gidip pahalı içecekler içmek mi ya da kimsenin alamayacağı fiyatlarda kıyafetler giymek mi? Bazı insanların ailem diyebileceği dostları, üzüldüğünde güvenebileceği arkadaşları yoktur, bazı insanların hayatta çizgileri yoktur, hayatta her şey mübahtır eğer sonunda yine kazanan bensem. Böyle insanlara aslında üzülüyorum, sevginin ne olduğunu bilmeyen, birine güvenmenin ne olduğunu bilmeyen, mutluluğun ve saygınlığın parayla geleceğini düşünen insanlardır. Halbuki ailen dışında birine sonsuz bir şekilde güvenmek, omzundaki yüklerden yorulduğun zaman sana yardım edebilecek birinin olduğunu bilmek aslında en büyük mutluluk. Mesela iki kişi var, biri standart bir miktara karşılık çalışıyor, bir diğeri ise bir tık üst kademede. Standart olarak alışan kişinin çok güzel arkadaşları, çok güzel dostlukları var ve kazandığı parayı onlarla birlikte kullanıyor, sadece ben deyip hiçbir şey paylaşmayan biri değil. E düşünsenize maaşınızı aldınız, dışarıda bir şeyler yiyeyim diyorsun, tek başına ne kadar zevk alırsın ki o yemekten ama bir arkadaşını çağırıyorsun, hadi maaşımı aldım yemek ısmarlayayım diyorsun, işte asıl o zaman o yemeğin lezzetini hissediyorsun, işte o zaman doyduğunu fark ediyorsun. Gelelim bir diğer kişiye; hiç arkadaşı yok, ona yaklaşan, onunla iletişime geçen insanları hemen itiyor, sen kimsin de benimle muhatap oluyorsun diyor, maaşını almış yalnız başına yemek yiyor, yalnız başına tiyatroya gidiyor, yalnız başına yeni yerler görüyor, peki bu insan yediği yemeğin lezzetini anlar mı yada bu insan izlediği tiyatrodan zevk alır mı, gezip gördüğü doğa güzelliklerini gerçekten iliklerinde hisseder mi? Bir insan mutluluğunu, üzüntüsünü bir insanla paylaşamadıktan sonra gerçekten yaşıyor mudur? Para denen şey sadece bir araç, üşümemek için aldığımız kıyafet, aç kalmamak için aldığımız malzemeler, barınmak için bir ev, satın alabildiğimiz şeyler için gerekli olan bir araç. Öte yandan karakterimizi güzelleştirecek ya da dört dörtlük yapacak güce sahip mi, biri paramız sayesinde bizi sever mi? Elbette para için birilerini hayatında tutanlar vardır ama o insanlar senin paran olana kadar seninle, nasıl güvenebilirsin bu insana, yarın öbür gün paran gidince ilk tekmeyi atacak kişiler bunlar. Bir insan bir insandan hiçbir zaman üstün olamaz, çok parası olduğu için kendini çok önemli sananlar, yalnızlıklarını, acizliklerini parayla kapatmaya çalışanlar, hiçbir zaman gerçek mutluluğu yaşayamayacaklar. Çünkü biz her şeyden önce insanız, nasıl ne koşullarda, ne kadar para kazandığımız önemli değil, önemli olan o parayı nasıl kazandığımız; alın terimizle mi yoksa başkalarının sırtını sıvazlayarak mı? Hayatta hiçbir insan bir insandan daha üstün olamaz, herkes yaşamak için yemek yemek, su içmek zorunda. Her insan değerlidir, inşaat işçisi kas gücünü kullanarak, o riskleri almasa böylesine güzel binalarda oturamazdık, mühendis aklını çalıştırmasa o binaların düzeni hiç olmazdı. Hepimiz birbirine bağlı halatlarız, kimimiz kasıyla kimimiz aklıyla bir şeyler yapar, kimimiz çok para kazanır kimimiz az kazanırız ama yolun sonunda hepimiz yaşamaya çalışıyoruz, önemli olan yaşarken insanları aşağılayıp, küçümseyip üstün hissetmeye çalışmak değil, bazen insan olduğumuzu kendimize hatırlatıp aslında hepimizin aynı çizgide olduğunu fark etmemiz. Kibir bir kara deliktir, öyle bir noktaya getirir ki insanı sonunda elinde kalp kırıkları, üzüntüler, bolca yalnızlık kalır. Düşünseniz bir insan, hiç kimse onu sevmiyor, bence insan yalnızlıktan da ölür.