Kızıldeniz, Asya ve Afrika’yı ortan ikiye böldü.
Ya da Kızıl deniz Asya ve Afrika’ya sarıldı. Sarmaladı onları.
Her kıyısında yeni bir toplum yeni kültürler ve zaman; aktı durdu. Çok isim verildi namına. Arapça El-Bahr el-ahmar, İbranice: YamSuf. YamSuf; son deniz anlamına gelirdi.
Afrika ile Asya’da Arap Yarımadasında yer alan, Hint Okyanusu'na bağlı Kızıldenize, Yunanca ve Latince isimlerde verildi. Kızıldeniz, yerel halk tarafından şap denilen mercan kayalıklarından dolayı Şap Denizi olarak da adlandırıldı… Kuzeyde Mısır'daki Süveyş Kanalı ile doğal olmayan yoldan Akdeniz'e bağlanan Kızıldeniz güneyde ise Arap Yarımadası ucunda Babü'lMendep boğazı ile Hint Okyanusu'na bağlanıyor. Kızıldeniz kuzeyde Sina Yarımadası ile ikiye ayrılırken; kuzeydoğuya doğru ise Akabe Körfezi ve kuzeybatıda ise Süveyş Körfezi yer alıyor.
Onlarca efsaneye konu olan Kızıldeniz’in bir hikayesi de Antik Dünyaya kadar uzanıyor...
Kızıldeniz'in ismi bir Anka Kuşu misali mitolojik bir efsaneye dayanıyor. Biraz Eros'un büyülü aşk oku, biraz kahramanlık ve ve tanrıçalar ve tanrılar…
Antik dünyada, gizemlerin efendi olduğu çağlarda Etiyopya olarak bilinen yer, Yukarı Nil bölgesini veya Sahra Çölü’nün güneyini ve bazen de Yafa Şehri’nin yakınlarında bir krallık vardı. Etiyopya’nın kralı olanCepheus ile Kraliçe Cassiopeia’nınAndromeda adında güzeller güzeli bir kızları vardı. Andromeda su kadar berrak gece kadar keskindi. Kral ve kraliçe de kızlarının bu dillere destan, sözlere şiir olan güzelliğiyle övünür dururlardu.
Bir gün Kraliçe Cassiopeia, Andromeda’nın su gibi güzelliğini överek ‘nereid’ adı verilen deniz perilerinden bile daha güzel olduğunu söyleyiverince Deniz Tanrısı Poseidon’u kızdırdı.
Poseidon’un öfkesi de deniz gibiydi. Kraliçe Cassiopeia’nın saygısızlığının bedeli olmalıydı. Etiyopya’yı cezalandırdı ve krallığın üzerine bir deniz canavarı saldı. Canavar, denizlerin en korkunç ve en acımasız canavarıydı. Deniz ejderi Ketos’ zülmü, Etiyopya’nın üzerine düşmüştü.
Krallıktaki hiç kimsenin bu lanetten sağ çıkabilme ihtimali yoktu. Yeryüzünden Etiyopya silinecekti. Çaresizlik içinde kalan insanlar denizlerin tanrısına yalvardı. Kurtuluşu Poseidon’a yalvarmakta buldu.
Denizlerin tanrısı elbette Etiyopya’nın üzerindeki laneti kaldırabilirdi. Ama yegane bir de şartı olacaktı. Poseidon tek şartı Ketos’un denizlere geri dönmesi için Prenses Andromeda’nın kurban edilmesiydi. Ümitsiz halk, Poseidon’un dileğini yerine getirecekti…
Güzeller güzeli genç prensesi çırılçıplak soyup bir kayaya zincirledi.
Su gibi berraklığı gece gibi keskinliği dillere destan güzelliği Andromeda’nın sonu olacaktı.
Denizlerin ejderi Ketos’un denizden çıkarak prensesi lime lime edeceğini bilen insanlar, öylece bekledi.
O anda bir şey oldu. Argos Kralı Akrissios’un torunu Perseus, Andromeda'nın imdadına yetişti. Güzeller güzeli Medusa’nın başını almak için çıktığı yolculuktan başarıyla dönmekte olan Perseus onu kurtaracaktı. Güzeller güzeli Medusa’yı öldüren Perseus, bir başka kadını kurtaracaktı.
Andromeda’yı zincire vurulmuş ölümünü beklerken gördü ve hikayenin aslını öğrenir öğrenmez Eros’u çağırdı. Perseus’un çağrısına cevap veren Eros, prensesin zincirlerini çözdü. Perseus’daHades’in görünmezlik miğferini vardı. Giyindi, kuşandı ve gizlice Ketos’un yanına yaklaşarak deniz ejderini, canavar Ketos’u öldürdü…. Evinden onlarca kilometre ötede olan Ketos’u öldürdü.
Eros, ise büyülü oklarıyla Su gibi berraklığı gece gibi keskinliği dillere destan güzelliği Andromeda’yı ve Medusa’yı öldürmekten döndüğü sırada Andromeda’yı kurtaran Perseus’u vurdu. Eros, bu ironide bir aşk görmüş olacak ki… Bunu yaptı. Çift oldular. Aşık oldular.
Eros gittikten bir süre sonra deniz canavarı Ketos’un ölüsü sahile doğru vurdu. Evinden uzaklarda, bir görevde; Poseidon’un görevinde öldürülen Ketos’tan oluk oluk kan aktı.
Akan kanlar, denizi boyadı.
Deniz bir anda yüzünden deniz bir anda kıpkızıl kesildi.
Ketos canavarının kızılı mıydı, öfke mi intikamın mı?