Kazdağıları ve Kafdağı’nın ardında filizlenen ilk ağaç, Bilgelik Ağacıydı. Dünya düzeninden hayal alemine köklerini salan Bilgelik Ağacı, mavi gezegen dünyaya bir tohum bıraktı.
İlk tohumu, Kazdağılarının eteklerinde filizlendi. Kafdağı’ndan aldığı güçle güçlenen o tohum, mistik bir ışık yayıyordu. Minik fidan, tarihe tanık oldu. Kafdağı’nın ve büyülü bin pınarlı İda’nın sularından beslendiği içinde kutsaldı, büyüleyici… Büyüdü, serpildi. Dalları, kokusu, yemişi ve kökleri öylesine güzeldi ki…
Dünya o güne kadar sadece şunu görmüştü; ‘uğruna savaşılacak kadar güzel….’
Güzellikler uğruna, savaşılırdı. Güzellikleri yok ederlerdi.
Bu ilk tohum, güzellikler uğruna barışmayı gösterdi. Güzellikler uğruna barışılmalıydı. Zaten ömür kısa, hastalıklar çoktu.
Neden insanlar kısacık ömürlerinde savaşmayı tercih ederlerdi ki???
Bilgelik Ağacının filizi bunu anlayamadı. Serpildi, büyüdü. Köklerini tüm Akdeniz kıyıları boyunca uzattı. Tüm Akdenizi ve Egeyi tanıdı. Bildi.
‘Dünyanın bu kadarını gördüm. Zülüm bana yetti. Daha da büyümem’ dedi.
Barışı, sağlığı ve güzelliği düşündüğü bir gün, bir olaya şahit oldu. Ölümsüz tanrıçalar ve tanrılar; bir kent için savaşıyordu. Tanrıların tanrısı Zeus, güzeller güzeli bir kente ismini verebileceği birini arıyordu. Athena ve Poseidon en güçlü rakiplerdi. Tanrıların Tanrısı Zeus ise bu şehri bölge kralının kararına göre vereceğini ve bundan sonra o şehrin o Tanrı’nın ismiyle anılacağını söylemişti. Poseidon, üç dişli mızrağını ile bir kayadan bir pınar çıkardı. Ama su deniz suyu gibi tuzlu olmuştu ve insanlar kullanamadı. İnsanlar için çok tuzluydu… Parlak sular Zeus’u etkilese de Athena’nın minik hediyelerini de merak etti. Athena’ya zeytin ağacı, 3 tohum verdi. 3 zeytin. Tohumların büyümesini bekleyen insanlar, zeytin ağacı odunlaştığında çok sevindi. Zeytin ağacı, hem yiyecek hem yakacak ateş için odun hem de yağı ve yapraklarıyla sağlıklı kalmalarını sağlamıştı. Bu sayede; ‘bolluk sayesinde, insanlar savaşmayacak’ diye düşündü zeytin ağacı. İnsanlar da Athena’nın hediyesini sevdi. Ölümsüz bir tanrıça; ölümlülerin kısacık ömrünü uzatmak için; onlara zeytin ağacı tohumu hediye etmişti. Böylece, kentin adı; Athena/Atina oldu. Zeytin ağacının unvanı ise; bolluk, bereket ve ölümsüzlük oldu.
Zaman geçti. Evrenler değişti. Hikayeler başkalaştı. Gel zaman git zaman, zeytin ağacının dalına beyaz bir güvercin kondu. Büyük tufanın habercisi güvercin, ağacın dalları arasında daha da beyazladı. İlk filizlenen ağaç, zeytin ağacı idi. Gövdesinden bir dal verdi, güvercine. Güvercin onu; Nuh’un gemisine götürdü.
Barışın sembolü oldu. Artık, bin yıllar süren hükmünü milyonlarca yıl daha sürdürecek bir simge oldu. Barışın simgesi…
Zeytin ağacının; ölümsüz ömrü boyunca istediği, insanların kardeşçe yaşamasıydı. Savaşı bırakıp, barışı öğrenmeleriydi. Kısacık hayatlarında, sefalet ve açlık çekmemeleriydi. Bu nedenle bolluk ve bereket yağdırdı. İnsanları sevdi.
Güzellik dağıttı.
Yemişlerinden beslenen insanlar canlandı. Yemişlerinden yapılan yağlar güzellik iksiri oldu, ömrü uzattı. Kandillere kondu, kutsal mekanları kutsadı. İnsanın olduğu her yerde, zeytin ağacının derdi; onlara iyiyi ve güzeli anlatmaktı.
Bugün dahi; şifa, bereket, barış, güzellik ve ölümsüzlüğün biricik simgesi zeytin ağacının; köklerinin, dallarının, yağlarının ve yemişlerinin olduğu her yeri kutsadığı düşünülür.