Antik Yunan Dünyası’ndan gelen güzeller güzeli efsane. Pandora2nın kutusu… Kötü bir durum alınca olaylar hemen söylediğimiz deyi… Dandora’nın kutusu aıldı…
Çeşitli efsaneler var elbette. Ama biz, efsanemizi kendimiz yazacağız. Biraz ben kelimelere dökeceğim, biraz siz okurken boşluklara düş dünyanızı kayacaksınız.
Evvelden evvel, zaman da öte; henüz tanrıçalar ve tanrılar dünya gezegenini terke etmemişken Zeus emir verdi. Emrin ne olduğunu anlatmadan öncesindeki olanları anlatalım;
Tanrıçaların ve tanrıların insanları bırakmalarına, Olympos dağına çekilmelerine çok az kalmıştı. Bu olayda mihenk taşlarından biriydi. Efsaneye göre Prometheus, Tanrı Zeus'tan gizlice ateşi çalmış ve insanlığa vermişti. İnsanlığa verilen ateş Zeus’u deliye döndermişti. Prometheus'u o zamanlar kimsenin yaşamadığı Kafkas Dağlarında zincire vurduran Zeus, onun yanına bir de kartal bırakmıştı. Kartal bitmek tükenmek bilmeyen karaciğerini belki de bin yıllarca yemişti. İşkence edilen Prometheus'u da Herkül kurtarmıştı kurtarmasına ama ayağındaki zincir halkaları onunla birlikte kalmıştı. Böylece sonsuza kadar Prometheus cezalandırılan Zeus bununla da kalmamış insanlardan intikam almanın yolunu aramıştı.
İşte, o zaman emir verdi büyük tanrı, tanrıların tanrısı Zeus, ‘Bana bir kutu getirin. Kutu yaşasın, içindekiler de yaşasın. Kutunun içine su bile sızmasın, ses duyulmasın, koku gitmesin!’
Kutu yapıldı. Zeus, yeni yarattığı Tanrıçalar gibi güzel olan Pandora’yı, Prometheus’un ikizi kardeşi Epimetheus‘a gönderdi. Elinde ise yaşayan kutu. Elmaslarla, yıldız tozlarıyla bezenmiş, denizin parıltısı ile işlenmiş kutuyla…
Epimetheus, Pandora’nın güzelliğinden büyülendi. Ve evlendiler. Kimi efsaneye göre Zeus, Pandora’nın kulağına kutuyu açması için fısıldadı. Kimi efsaneye göre Pandora merağına yenik düştü. Kimi anlatıya göre de Epimetheus ve Pandora’nın düğününde bir hediye olarak kutu beliriverdi.
Her hikayede, kutunun kapanma anı ve içinde hapis olan bir şey vardı.
Zeus, yaşayan ve içinde yaşamaya devam edecek bir kutu istediğinde aslında duyguları hapsedecek güçte bir şey istemişti.
Pandora’nın kutusunda, pişmanlık, öfke, kibir, keder, ıstırap, yalan, riya ve hastalıklar vardı. Hepsi dünyaya yayıldı. Epimetheus, son anda her hikayede kutuyu kapattı. Son kaan ise ‘umut’ idi. Tek çıkmayı başaramayan, ‘umut’ idi.
Pandora Antik Yunanca’da Πανδώρα yani "tanrılar armağanı" anlamına gelir. Yunan mitolojisinde ilk kadın, Zeus tarafından insanlığı cezalandırmak için hazırlandığına inanılırdı.
***
Kutu, Bilgelik Ağacının gövdesinden yapılmıştı. Bilgelik Ağacı kesilmişti. Sonsuz yaşam gücü, kutunun daima yaşamasını sağlayacaktı.
Sonra ne mi oldu?
Zeus, ‘umut’un insanlık için en kötüsü olduğunu düşünerek kutuya koymuştur. Çünkü, en kötü ada bile umut ederek yaşanan işkencenin ömrünü uzatmaya yarayacaktır.
Ama Zeus’un bilmediği bir şey vardır.
Umut, yaşatır. Ölüler toprağında yaşama inandırır. Ve insanı ayakta tutmaya devam eder. Bilgelik Ağacı bir kutuya dönüşmenin tüm hüznü ile yaşamını sürerken umut onu etkiler. Bedenin üzerinde yani Pandora’nın kutusunun üzerinde yer alan deniz yaldızlarını, yıldız tozlarını o kadar parlak bir hale getirir ki…
Işık, Zeus’u kısa süreliğine kör eder. Anka Kuşu parıltıyı fark eder… Kutunun yanına yanaştığında Bilgelik Ağacını sonsuza dek kaybettiğini düşünür. Ağlamaya başlar. Ama şifalı gözyaşları Bilgelik Ağacına etki etmez. Çünkü gözyaşları, acı doludur. Kanatları ile onu severken, kutu açılır. Umut, Anka Kuşuna göz kırpar. Anka Kuşu gülümserken gözünden akan tek damla yaş Bilgelik Ağacına yeniden filizlenme kuvveti verir.
Bilgelik Ağacı der ki, “Umut olmazsa, aydınlıkta bile gözler görmez. Aydınlıkta, aydınlığı aydınlık kılan da umuttur. Karanlığı yarıp dünyayı aydınlatan da umuttur”
Umut, yaşamdır. Sadece dikkat etmek gerekir. Güzelin olması için mücadele etmek gerekir. Karanlığı yarmak için…