SON DAKİKA
Hava Durumu

Bilgelik Ağacının Kökleri/Mum ışığı ve Aşk (15.07.2021)

Yazının Giriş Tarihi: 15.07.2021 09:35

Neredeyse her masalımız, ‘karanlık çağ’ denilen bir dönemde geçiyor. Gerçek aydınlığa kavuşamadığımız sürece de ‘karanlık çağ’lar bir açılıp bir kapanacak. Renkleri kirletecek, kokuları bozacak ve görüntüleri deforme edecek.

İşte böyle çağlardan birinde, Bilgelik Ağacının tek bir çiçeğinin bile görünmediği bir karanlık yaşanıyordu. Zifiri karanlıkta sanki yaşam belirtisi dahi yoktu.

Yaşam neredeydi?

Bilgelik Ağacının gözlerini karanlık o kadar kamaştırmıştı ki… Hiçbir şey göremez olmuştu. Bilgeliğini bile yer yer hissedemezken kimi görebilirdi ki?

Ne çiçekleri, ne kuşları, ne de insanları…

Umutsuz ve yalnızdı.

Her rüzgâr esişinde ses o kadar büyüyordu ki… Sanki devrilip gidecek. Bu amansız zamanda yok oluşunu izliyordu. Kalbi yalnızdı. Gönlü ıraktı…

Hatırlatmak gerekirse; Bilgelik Ağacının tohumu karanlık ve aydınlığın ilk birbirlerinden ayrıldığı o anda belirivermişti. Anka Kuşu’da tam o anda gözlerini açmıştı evrene… Tohumun filizlenmesi için birkaç bin yıl geçmesi gerekmişti. Topraktan ilk filizlendiğinde, yanı başında Anka Kuşu vardı. Biricik ruh ikizi. Sevgilisi. Burcu. Takvimi…

Bilgelik Ağacı, karanlık zamanlarda, ilk filizlendiği anda gördüğü Anka Kuşunu düşünürdü. O derin, zifiri karanlık çağda da aynısı oldu. Günler ve geceler bile birbirinden ayrılmıyordu artık.

Bilgelik Ağacı tam o anda, en çok korktuğu anda bir ses duydu.  Rüzgarın gövdesini yaracağını düşündüğü anda.

Evrenin en güzel şarkısı ile Anka Kuşu geldi. Tüylerindeki ışık saçan alevle aydınlattı geceyi. Bilgelik Ağacı, gitgide kendisine yaklaşan Anka Kuşunun alevi sayesinde çevreyi gördü. Yaşamın var olduğuna bir kez daha inandı…

Anka Kuşunu, bahar dalları ile sarıp sarmaladı… Aşk, bir kez daha yeryüzüne hakim oldu.

Ne ölüm ne de yaralanma. Ne korku kaldı ne kaygı.

Anka Kuşunun alev alev yanan tüylerinin ışığı sayesinde…

Yeryüzü aşkın oldu.

***

Bilgelik Ağacı ve Anka Kuşu; insan olsa durum ne olurdu?

Ya da ikisi arasındaki aşkın romantik akşam yemeklerindeki mum ışığı ile nasıl bir bağı olabilir?

Biraz düşünelim.

Henüz ateşi kontrol edemediğimiz/etmeye çalıştığımız çağlara doğru bir yolculuk yapalım. Hayatta kalmak için yemek bulmak zorunda olduğumuz çağlara… Avcılık ve toplayıcılığı yeni öğrendiğimiz zamanlara kadar gidelim.

Çetin geçen, bazen günlerce süren av macerasından sonra topluluğumuzun yanına iliştiğimiz zamanlara…

Bahsi geçen çağlarda, insanlar başka hayvanlar tarafından avlanmayacakları yerlerde dinlenirlerdi. Toplulukları bu alanlarda dinlenirken, korunurken; kabilelerin en genç ve güçlü olanları avlanmaya gider, bir kısmı ise toplayıcılık yapardı. Tabi bunların hepsini de kabataslak anlatıyorum.

Av olmadan, karın doyurmak ve güvende olmak, dinlenmek…

En zor olanın da geceleri bunu başarmak olduğu çağlarda; insanlar mağaralarda, sarp kayalıklarda, ağaç tepelerinde kendilerini güvene alıyorlardı. Geceleri dahi görebilen hayvanlarla mücadele ediyorlardı. Ve geceyi yıldızlar ve ateş aydınlatıyordu.

Geceleri, birbirlerini ve çevreyi sadece o anda görebiliyorlardı. Ateş olduğu anda. O anda güvendeydiler. Bütün gün hayatta kalma mücadelesi, yemek ve temiz su arayışı, uygun kalacak mağara arayışının sonunda derin bir nefes alıyorlardı.

Ve o anı karanlıktan ayıran, tanımlayan, somutlayan ışık; çember şeklinde oturan insanların tam da ortasında alev alev yanan ateşti. Ve ateşin çevresinde, tüm günün yorgunluğunun ardından rahat şekilde sohbetler edildi, gülüşüldü, tartışıldı. Günün ilk ve tek sohbet edilebilinen zaman aralığı, tehlikeye en yakın andı. Ateş olmasa, insanlar sadece birbirlerinin seslerini duyacaktı. Ama ateş, hem somutladı, hem ısıttı.

Çağlar geçti. Yaşam şekilleri değişti. Yemek kültürü gelişti. Hayatta kalma tanımı değişti.

Günümüze kadar, o ateş kalmaya devam etti.

Tarihsel korkuyu bertaraf etmek işin yanan ateş, mum ışığına evirildi. Binlerce yıl önce yaşamış insanların korkularını taşıyoruz. Yırtıcı hayvanların gündelik yaşamda bizi avlamasa ok çok güç olsa da benliğimizin izlerinde bunu taşıyoruz. Genlerimize, yaşamımıza işlemiş.

Romantizm ile güvende hissetmenin doğrudan bir bağı olmalı. Romantik akşam yemeklerinde, hoş bir sofrada yanan mumun nedeni belki de sadece budur. Birlikte olduğun, hayat bağları kurduğun insanın yüzünü hayal etmene gerek kalmadan görmeye devam etme, odaklanma ve güven.

Işık, her şeyi somutlaştırır.

Aşkı bile.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.