Geçtiğimiz günlerde bir etkinliğe katıldım. Etkinlik oldukça keyifliydi. Duygular ve insanlar üzerine keyifli atölye tadında geçen bir söyleşi. Etkinlik öncesi de kısa tanışmalar.
Bir minik ile tanıştım. Herkesin gözü kısa süreli ve uzun süreli olarak kendisindeydi. Tanışmayanlar ismini sordu, öncesinde tanışanlar ise merhaba dedi.
Bazı yetişkinlerde ‘beni tanıdın mı’ diye bir doru yöneltti.
O zamana kadar bu kadar belirgin bir biçimde durumu fark etmemiştim. Özellikle yetişkinler, miniklere beni tanıdın mı diye soru yönelttiklerinde; bunun birkaç nedeni oluyor.
Oluyormuş.
İlki, çocuklar tarafından hatırlandığını bilme arzusu. Belki de bir muhtaçlık. Çünkü çocuklar çok değerli. En değerlilerimiz hatta.
Ve onlar tarafından tanınmanın arzusu da bambaşka oluyor. İnsanı mutlu ediyor. Onlarla geçirilen zamanda, aslında insanlar yaşamın ilk basamaklarına yeniden dönüyor. Ve onlar sayesinde kaybedilen çocukluğu yaşıyor. Ya da içinde yaşamaya devam eden çocuk canlanıyor.
Bir diğer durum ise doğrudan çocukla ilgili. Çocuk, hatırlamaya çalışıyor. Utanıyor. Sıkılıyor. Kendini kötü hissediyor. Ve neden hatırlamak zorunda ki? Bir çocuk, bir yetişkini neden hatırlamak zorunda?
Miniğimizle yaptığım sohbette benden bir şey istedi. Gazeteci olduğumu öğrendiğinde insanlara kızdı. ‘İnsanlar dünyaya çöp atıyorlar’ dedi.
Daha güzel ifade edilebilir mi bilmiyorum.
Denize, ormana, yollara, sokaklara çöp atıyoruz. Evsel atıkları dönüştürmüyoruz. Plastik çöplerden neredeyse yeni bir evren yaratacağız. Isınmak için kullanılan kömürden, fabrika bacalarına kadar. Her şeyimiz çöp.
Miniğimize söz verdim. Bunu yazacağım diye… Dünyaya çöp atıyoruz.
Bakın burada önemli birkaç nokta var.
O, bu, şu değil. İnsanlar
İnsanlar atıyor. Ne kadar da genel değil mi? Hem bireyler hem de toplumlar.
Ve dünyaya. Yollara değil. Denizlere değil. Bahçelere değil.
Dünyaya…
Çöp atmayalım. Dünyaya insanlar artık çöp atmasın.
Miniğimizle vakit geçirecek çok fazla vaktim yoktu. Olsa kim bilir neler öğrenecektim…
Çocuklara kulak verin. Onların baktığı yerden dünyaya bakmayı öğrenin. Dinleyin. Onlarda evrenin sırları var. Karmaşık problemleri hızla çözebilirsiniz. Onların dünyası çok net.
Rüyalar, düşler, hayaller, hayal alemleri ve gerçekler.
O kadar netler ki?
Geçmişte öğretmenlik yaptığım kısa süreyi sürekli düşünürüm. Sürekli olarak kaçırdığım noktalarda neler varmış, bakınırım.
Çok iyi bir dinleyici olduğumu iddia etmiyorum. Ama deniyorum.
Çocukları dinleyin; ‘İnsanlar dünyaya çöp atmasın’
Bilgelik Ağacı Der ki, “Onlar evrenin koruyucuları. Onları koruyun ve dinleyin. Sevin ve kollayın. Dediklerini de yapmayı ihmal etmeyin”