SON DAKİKA
Hava Durumu

Bilgelik Ağacının Kökleri (24.06.2021)

Yazının Giriş Tarihi: 24.06.2021 10:47

Zamanın destan gibi yaşandığı yıllardı…

Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarındaki olayların zamanıydı… Savaşların ve aşkların…

Çok acılar yaşanmış çok hayatlar kaybedilmişti. Tanrıçalar ve tanrılar kurban istemiş, insanların savaşı Hades’i ve beraberindeki bir çok tanrıyı da memnun etmişti. Herodot, Bin Pınarlı İda eteklerinde kurulan her bir karışı gezmişti. Yunan kültürüne dair bir çok konuda fikir sahibi olmuş, gelenekleri araştırmıştı. Yunanistan ve Doğu gelenekleri arasındaki farkları, benzerlikleri ve çatışmaları takip etmiş, mitolojik bağlantıları çözümleme arayışına girmişti. Kökenlerin ve farklı kültürlerin kavramlarını bağdaştırmış, etkilenme yöntemlerini çözümlemişti. Diodrus Siculus da tarihi incelemelerinde duydukları hikaye ve masalları not almayı ihmal etmemiş, yerel mitolojinin detaylarına bakmıştı. Pausanias ve Strabo ise coğrafyacılar olarak Yunan diyarlarında dolaşmışlar ve kültür kökenlerini onlarda incelemişlerdi.

Mitolojinin temellerini gören, bilen ve bizlere ulaştıran insanların hikayeleri bir yana dursun ressamlar ve heykeltıraş gibi elleri ile tarihi yazanlar bir yana dursun…

***

Zaman hazindi. Zaman daima akıp gidiyordu. Akan sular ise tarihe tanıklık ediyordu. Tarihi tüm olaylara…

Yaşananlara ve yaşanacak olan olaylara…

Bilgelik Ağacı da öyle… Tanrıçaların ve tanrıların tüm talepleri, istekleri, kıskançlıklarına… Savaş arzularına ve kinlerine…

Tanık olmak o kadar da zordu ki bazen… Bunların yansıması. Bilgelik Ağacının bir belleği vardı… Toprağın… Suyun…

Hepsinin hafızasında bunca olan olay ilk günkü heyecan ve korkularıyla bin yıllar boyunca kalacaklardı.

Ama ya insanlar? İnsanların ömrü o kadar kısaydı ki…

Onlar nasıl aktaracaktı.

Suya yazsalar, su akardı.

Toprağa yazsalar, ya toprak kururdu ya da yeşerir…

İnsanlarda taşa yazmaya karar verdiler. Homeros’un anlattıklarını, söylencelerini yazdılar da yazdılar. Ama bu yazı da başkaydı. Okuma bilmeyenin de okuyabileceği, hikayeleri duyanların da anlayabileceği bir yazıydı…

Figürler, semboller ve motiflerin yazısıydı.

Heykellerde, tapınakların frizlerinde, çatı alınlıklarında, mezar taşlarında ve lahitlerde anlatılan yüksek kabartmalardı. Ve onların renklerle görkemli duruşu…

Birde 3 boyutlu heykellerle olayların betimlenmiş hikayeler…

Bilgelik Ağacı der ki, ‘İnsan ne garip canlı. Savaşı bile taşa kazır. Hikayeler mermere işler. O kadar sert bir cisme anılarını verir. Belleğini… Karanlığını verdiği kayalar canlanır. İnsan kendi eliyle öldürdüğü insanları tasvir eder. Kendi doğurduğu tanrıça ve tanrıları heykellerle anlatır.

O kadar güçlü bir tasvirdir ki bu… Aynadan da farksız. Belki istemez olsun dünya böyle… Belki de ister… Ama yaşanmışlığı sanata dönüştürmüştür bir kere… Acıyı ve aşkı mermere nakşetmiştir bir kere…’

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.