Işığın renginde doğan bir mucizeydi. Mucizeydi. Zeus ve Leto’nun sevgilerinin birleşmesinden doğdu.
Gerçeğin aslını sadece Bilgelik Ağacı biliyordu.
Zeus’un ışıklarından biri… Hera’nın kıskançlığı Leto’nun içinde büyüyen mucizenin ne dünya gezegeninde ne de Olympos’ta gözükmemesi için bir dua etti. Kara bir dua. Kara bir bela… Hera kıskançlıkla ‘Güneşin doğduğu bütün yerlerde doğuramasın’ dedi… Doğmayacak iki mucize… Güneşin değmediği hiç bir alem hiçbir diyar yoktu…
Bilgelik Ağacı, Hera’nın kıskançlığını önlemek için elinden geleni yapsa da başaralı olamamıştı. Ana tanrıça olmak da doğa için de bir hükümdü. Bir gerçekti. Bir dünya idi.
Hera’nın dudaklarından bir kere çıkmıştı. Ama şimdi ne olacaktı. Bebeklerin mucizesi nasıl gerçekleşecekti. Nasıl bitecekti. Bu doğum nasıl gerçekleşecekti?
Bilgelik Ağacı, koca gövdesinde bir oyuk açtı. Leto’yu bağrına bastı. Sarmaşıklarla donattı. Güneşin tek bir sızısı bile gelmiyordu. Çok karanlıktı.
Leto’ tam doğumu, mucizeyi gerçekleştirecekken, güneşi önleyen sarmaşık yapraklarından biri düştü. Bilgelik Ağacı’nı korku kapladı. Korkuyu hisseden mucizeler doğmadı. Leto, o düşen yaprağı aldı ve uzak diyarlara gitti.
Hala doğum gerçekleşmemişti. Çocuklar ne zaman doğacaktı? Bilgelik Ağacı ikiz bebek olduğunu yüreğinde hissetmişti. Bir oyun oynamaya karar verdiler. Dökülen yapraklar ve sarmaşıkların desteği ile Leto’nun siluetini oluşturdular. Bu sayede doğanın tamamı Leto’nun burada doğumu beklediğini düşündü. Zeus bile…
Doğuma saniyeler kaldığında, doğa buna tepki göstermişti. Ne zaman mucizevi bir şey olsa gökkuşağında bir fazla renk ortaya çıkardı.
O gökkuşağındaki bir fazla renk ortaya çıktı. Hera anladı ve tüm hışımı ile Bilgelik Ağacı’nı yok etmeye gitti. Gövdesinde Leto’yu sakladığını düşünmüş ve yerin yedi kat altından gelen alevle birlikte yangınlarla Bilgelik Ağacı’na hücum etti.
Anka Kuşu, Hera’nın hışmını gördüğünde sevdiceğini korumak için Hera’nın tam önüne geldi. Hera’nın karşısında, intikam ve kıskançlık alevine karşı, Anka Kuşu idi. Büyük bir yangın çıktı. Zeus bile araya giremedi. Anka, hiç bu kadar büyük ve görkemli gözükmemişti.
Hera’yı Olympos’un derinliklerine kadar savurdu. Alevi o kadar büyüktü ki… Yaktı kendini. Bilgelik Ağacı onu sarıp sarmaladı. Küllerinden yeniden doğmasını bekledi.
Bu esnada, Poseidon kardeşlerinin doğması için mücadele ediyordu. 3 uçlu yabasını denize vurarak denizden yükselttiği ve dalgadan bir kubbeyle örttüğü Delos’da Leto’yu korudu. Suyun ışıltısı sayesinde karanlık olmamıştı. Mucize için yeterli bir ışıktı.
Apollon ve Artemis dünyaya geldi.
Apollon bu sayede tezat bir şekilde Güneşin tanrısı oldu. Adaletin ve gerçekliğin. Artemis ise Bilgelik Ağacı’ndan etkilenmişti ve bereketin ve bolluğun tanrıçası oldu…
Apollon ve Artemis doğdu.