O da müzik. Evrenin tozları ve taşlarının dansı sırasında ortaya çıkan bu ses Anka Kuşu’nun ilk dinlediği şarkıydı.
Bin yıllar sonunda evrenin sırlarını çözmeye çalıştığı zamanlardan birinde Anka Kuşu Apollon ile tanıştı. Evrenin gezegenleri ve galaksileri arasında dolaşıp duruyordu. Tekrar dünya gezegenine gitti sırada tanışmıştı müziğin, dansın, şiirin tanrısıyla.
Apollon ile birlikte doğanın içinde gezindikleri sırada peşlerine esin tanrıçaları olan dokuz Mousa takılmıştı. Bu kardeş ilham perileriyle birlikte şiirden, edebiyattan ve müzikten söz ederlerdi. Zeus’un ve Mnemosyne'nin çocukları olan bu dokuz ilham perisi Anka Kuşu’nun ruhunu okşayan şarkılar söylerlerdi.
***
Anka Kuşu bazen Olympos’ta bazen dünya gezegeninde gezinirken bu yürek okşayıcı şarkılar kulağına gelirdi. Tanrıçalar, tanrılar ve insanlar kulağa hoş gelen melodileri rüzgarlar bırakırlardı. Anka Kuşu’na bu mucizevi melodik sesler çok farklı gelirdi. Sevgili dostları kuşlar bu melodilerin üstadıydılar.
***
Çetin geçen bir kışın ardından Anka Kuşu arkadaşlarıyla buluşmak için güneye doğru uçmaya başladı. Yolculuğunda şen şarkılar söyleyen çocuklarla karşılaştı. Neşeliydiler.
Çocuklarla biraz vakit geçirdikten sonra bir ağacın gölgesinde iki sevgiliyle karşılaştı. Birbirlerine aşk şarkıları söyleyen çifte eşlik etti. Şarkılar söyledi.
Annesiyle koşuşturan keçileri gördü sonra. Aralarında şakalaşmak için bir birlerine şarkılar söylüyorlardı.
Yolculuğu boyunca onlarca canlıyla karşılaştı. Müziğin nasıl güzel bir öyküsü olduğunu anlamaya çalıştı.
Canlıların seslerine çeşitli enstrümanlar da eşlik ediyordu. Ortaya dillere destan melodiler çıkıyordu.
Bu güzel düşüncelerle arkadaşlarının yanına giden Anka Kuşu için olanlar olmuştu. Bir saksağan ölen arkadaşı için üzgün üzgün bir şarkı söylüyordu. Bu melodi çok acıklıydı. Anka Kuşu ilk defa bu kadar acıyı birkaç notada hissetmişti. Saksağan o kadar acı acı şakıyordu ki yüreği kaldırmadı. Tesellisi de fayda etmedi.
Anka Kuşu bir süre sonra yoluna devam etti. Arkadaşlarının yanına vardı. 9 Mousa, onu bekliyordu. Melpomene ve Polymnia ona anlatmaya başladı. ‘Şarkı Söylemek’ Melpomene şarkının sadece mutluluk ev huzur olmadığını anlattı. ‘Birçok Şarkı’ anlamına gelen Polymnia ise şarkının bir dil olduğunu belirtti.
Söylenceye göre o ana kadar Anka Kuşu melodiler daima iyi ve güzel için vardı. O zaman anladı ki 9 Mousa haklıydı. Müzik bir dildi. Müzik bir evrendi. 7 nota ile kıyametler de kopartılabilirdi, bahar bahçelerinde çiçekler de açtırılabilirdi. Müzik hayattı. Müzik evren.
Rivayete göre müziğe gönül veren herkes Anka Kuşu’nun gözünde evrenin koruyucusudur. Müzik koruyucuları, müzik sevenler; acıyı, kederi, aşkı, sevdayı, özlem ve hasreti bu notalarla yaygınlaştırıyordu. Tüm duyguları daha coşkulu kılıyordu. Duygulardan oluşan evren müzikle bir arada durmayı başarabiliyordu.