SON DAKİKA
Hava Durumu

ANKA'NIN 7 GÜNÜ / Endemik Bitkiler

Yazının Giriş Tarihi: 24.03.2021 14:15

Tüm yeşil ve maviliği ile görkemli bir şekilde milyonlarca yıllık yaşamını sürdüren gezegenimiz. Ama dünya gezegeninde de Anka Kuşu’nun asla vazgeçemeyeceği yerler vardı.

Kimsenin bilmediği sırlarla dolu olan ormanlar, periler ve cinlerin oyun oynadıkları dere yatakları, suyun sesi ile kuşlara eşlik ettiği ırmakların olduğu derin güzellikler vardı.

Bu yerlerden biri de Kaz Dağları idi. Anka Kuşu, günümüzde bu isimle hitap edilmesini pek sevmiyordu.

O ilk sırlardaki halini seviyordu. İlk destanlarda, öykülerde, tanrıça ve tanrıların olduğu yıllardaki adı ile seslenmeyi seviyordu.

Bin Pınarlı İda Dağı…

Dağların belki de en yücesi. EN azından, Anka Kuşu için en yücesi. Kaf Dağı’nın dünya gezegeninde vücut bulmuş hali. Sevgi ve görkem. Çeşitlilik ve yaşam. Masal ve aşk. Acı ve kuş cıvıltıları.

Eş anlam ve zıtlıkların bütünü. İda… Bin Pınarlı İda…

Burayı sevmesinin çok çeşitli nedenleri vardı.

Bu nedenlerden biri biz gezintide olmuştu. Kuşlarla gezintiye çıktığı bir gün bir koku duymuştu. Hiçbir kuş fark etmemişti. Sadece o fark etmişti. Kokuyu aradı ama  bulamadı.

Büyük yapraklar vardı sadece. Ama bu bir çiçek kokusuydu. Kuşlar, gizemli çiçeği arayan Anka Kuşu’na yardım etmeye koyuldular. Aradılar. Taradılar. Bulamadılar… Yorgun düştüler. Anka Kuşu daha fazla aramalarını istemedi adlında. Ama kuşlar çoktan o kokuyu yüreklerinde hissetmişlerdi. Hiçbir yerde böylesine güzel bir koku duymadıklarını söylediler.

Anka Kuşu’da sadece anımsıyordu. Sanki ilk doğduğu andan… Milyarlarca yıllık yaşamında, o kadar çok yeniden doğmuştu ki… Ama böyle bir kokuyu hissetmemişti.

Yorgunluğa yenik düştü. Kuşlarda öyle… Hatta kuşlardan bazıları, çam ağaçları arasında tüylerini kaybetti, bazıları yaralandı. Büyük bir çınarın altında dinlenmeye ve yaralarını iyileştirmeye koyuldular. Anka Kuşu ne yapacağını bilemiyordu.

O minik kuşları tedavi etmeliydi. Bildiği çiçeklerden merhemler yaptı. Kuşlar biraz düzeldi. Gece olmuştu. Sadece sabahı beklemek gerekiyordu.

Söylenceye göre, sabah ilk ışıkları ile kuşları öperek uyandırdığında kuşların ilk gördüğü şey bu çiçekti. Eşsiz çiçek, büyük yaprakların arasında kalmış ve sabah ışıklarından aldığı yaşam enerjisi ile renklenmişti. Güneş, onu terk ettiğinde de rengi solacaktı.

Rivayete göre, çınar ağacının gövdesine sarılı bu çiçek, aslında kuşları iyileştirmişti. Şifa vermişti. Onları gecenin karanlığından, daha kömür olmuş yaprakları ile izlemişti. Sonra güneş doğmuş, yeniden yaşama bürünmüştü. Kuşları evlerine bıraktıktan sonra Anka Kuşu tekrar o çınarın yanına gitti. Ama o gizemli kurtarıcı çiçeği bulamadı. Anka Kuşu bir daha onu hiç görmemişti. O günden sonra…

Gizemli çiçekler ve mistik kokularla dolu Bin Pınarlı İda Dağı’nı sevme sebeplerinden biri de bu idi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.