SON DAKİKA
Hava Durumu

ANKA'NIN 7 GÜNÜ / 07.04.2021

Yazının Giriş Tarihi: 07.04.2021 18:04

Büyülü bir orman olan İda’da, periler ve cinlerin ırmak kenarlarında gezdiği, oyunlar oynadığı zamanlardı. Bin pınarın her birinde şifalar akıyordu. Periler o kadar çok dans ediyordu ki, ağaçların köklerini saldığı topraklarda… Toprakta sihrin gizeminden nasibini almıştı. Toprak ana can bulmuş, ırmaklar ve pınarlar bin bir renkli canlılar ile dolmuştu. Toprakta, dünya gezegeninin herhangi bir yerinde olmayan büyüleyici ve eşsiz çiçekler, bitkiler filizlenmiş… Irmakların güzergahı milyonlarca yıllar sürecek olan yaşam yollarına dönüşmüştü.

Bu güzide coğrafyanın sürekli ziyaretçisi olan Anka Kuşu, İda’nın sırları için sık sık gelir, burada olmadığı zamanlarda da daima kadim ağaçlar ve kuşlardan haber alırdı.

İda eteklerine yerleşen ilk insanların dokunduğu toprağın inanılmaz görüntüsüne şahit olduğu o günden bu yana, toprağın gizemi içinde, İda eteklerine kanat çırpmaya başlamıştı, Anka Kuşu…

Troia’nın gizemli seramik kapları büyülemişti sonraları… Bu kaplara depas denilirdi. Depastan yudumunu alan yanındakine uzatır ve sonraki yudumu ona bahşederdi. Böylece, herkesin aynı bardaktan bir yudum alabildiği kap sayesinde, eşitlik ilkesi doğmuştu.

Çağlar boyunca İda eteklerinde toprağın insan eli ile buluşmasından sınırsız sayıda seramik ortaya çıkmış ve Anka Kuşu, her bir seramiğin hikayesini aklına kazımıştı. Anka’nın bu seramiklerle ilgili en sevdiği yönü de, kapların herkese ait olmasıydı. Saraylar ve saltanatlar, krallıklar ve tanrıçalar için değil, tüm bir halk için üretiliyordu. Bazılarında bu nedenle desen izi görmek çok güç olsa da, halkın sanatı olarak kabul etmişti. Birbirinden özgün, desen ve motifleri içinde kaybolurdu.

Çağlar zamanı kovalamış, mevsimler senelerin peşinden koşmuş ve Osmanlı seramiklerine kadar uzanan tarih boyunca, köklü geleneğini korumuş olan bu coğrafya, Anka Kuşu için hiç azalmayan, aksine her geçen yüzyılda artan bir değere sahip olmuştu.

***

Evvelinde öncesinden gelen Anka Kuşu, İda eteklerinde o ilk seramiğin yapıldığı gün, kendi külleri ve gözyaşlarından bir hamur yapmış ve kendi alevinde pişirmişti. Tüylerinin renkleri ile bezediği kabı, sihirli ormanın büyülü kalan tek mağarasına gizlemiş ve oradan ayrılmıştı.

***

Yağmurların toprağı hiddetle dövdüğü bir gün, yağmur ve toprağın kavgasından usanarak yeryüzündeki son büyülü mağaraya sığındı. O ilk yaptığı kabı görüp hayallere daldı.

Söylenceye göre hayalinde, coşkulu bir festival vardı. Çağlar öncesinde yapılan yemek şölenlerini bile kıskandıracak kadar görkemli, eli kile değmiş bütün insanların parmak izlerini taşıyan bir festival… Her dönemde yapıl eserlerin kadim suretine saygıyı içinde barındıran, bitkisel bezeme ve geometrik motifler arasındaki felsefi lakırdılar içinde kaybolan, ve kentin tarihinin asıl simgesi olan seramikler için görkemli bir festival.

Rivayete göre, Anka Kuşu’nun iyi bildiği bir şey vardı. Tanrıçalar ve tanrılardan da önce, destanlar ve hikayelerden ve masallardan da önce, tarihten de önce toprak, su ve ateş vardı.

Ve bu bütün anlatılar, bu seramiklerin üzerine işlenmişti. Bu bir dildi aynı zamanda. Ve unutulmamalıydı. Zamanın da hikayesini anlatacak olan seramiğin festival hayalini uzun uzun fikir ve duygu bulutları içinde düşündü. Büyülü Bin Pınarlı İda eteklerine ve Çanakkale’ye seramik festivali çok yakışırdı…

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.