Gayrimeşru hayatın insanı ve suç örgütü lideri Sedat Peker, günlerdir konuştu. Bu süre içerisinde, yani Peker'in 2. videosunda karşı duruş sergileyen bir yazı yazdım. Ortalıkta sessizlik hakimdi. Sedat Peker'in videoları devam etti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yönelik iddia, iftira ve ağır haharetler içeren videoları üzerine, bakan Soylu bir açıklama yaptı.
Sessizlik devam ediyordu. Sosyal mecra ve medyada ki bu sessizlik, bakan Soylu'nun aleyhine işlediğine ilişkin yorumların yapılmasına da sebep oluyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli'den de herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Suç örgütü lideri destursuz, fütursuz ve hakaretlerinde sınır tanımaz bir uslüple 8. videosunu da yayınlamıştı. Dayanamadım, bende "Sosyal Medya Gladyosu" başlığı altında konuya ilişkin ikinci yazımı yayınladım. Bu yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından 2 gün önce MHP lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamasından ise 1 gün önceydi.
İsterseniz, hatırlama babından söz konusu "Sosyal Medya Gladyosu"başlıklı yazımın bir bölümüne göz atalım:
"Bu bir zevahiri kurtarmadan başka birşey değil. Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan iyi, etrafındakiler kötü demek, gizlenmeye çalışılmış Erdoğan düşmanlığıdır. Ağacın dalına yaprağına düşmanlık, aslında ağacın ta kendisine düşmanlıktan başka birşey değildir.
Bu ülkenin İçişleri Bakanına, bu ülkede TBMM Başkanlığı, başbakanlık ve bakanlık yapmış birisine, böylesine destursuz ifadelerinin kullanılması, iki bin yıllık devlet geleneğimizin hiçbir tarihi yaprağında rastlayamazsınız. Tezgah büyük, kumpas büyük, ketenpere büyük... Erketeye yatmış piyon ve lejyonerler ise sutre gerisinde bekliyor..."
Sonra ne oldu? Sonra şu oldu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamasıyla birlikte, Binali Yıldırım ve Süleyman Soyluya sahip çıkma yarışı başladı. Hayatlarını Cumhur İttifakı üzerinden idame ettiren matbuat taifesi, yazar çizer takımı, günlerce sessizliğini korumaktan vazgeçip, köşelerinde, gazete manşetlerinde, televizyon kanallarında bas bas bağırmaya başladı.
Sedat Peker videolarında onlarca isime bühtanda bulundu. Bunlardan birisi de gazeteci yazar Hadi Özışık'tır. Daha doğrusu Özışık kardeşleri. Hadi, Süleyman ve Mehmet Özışık. Yeni Şafak gazetesinde birlikte çalıştık Hadi Özışıkla. Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisiyken, Hadi Özışıkta köşe yazarıydı. Ankara Haber Merkezi olarak, editörlüğünü Tacettin Ural ile Cengiz Ural'ın yaptığı, "Polemik" sayfasına Hadi Özışıkta katkıda bulunuyordu. Anladığım kadarıyla, Sedat Peker'i durdurmak için araya girmiş, görüntülü olarak yapılan telefon görüşmesini Sedat Peker önce kaydetmiş, şimdi de servis etmiş. Böyle birşey hiç olmasaydı daha iyiydi ama, belli ki Soyluyla olan dostluğundan ötürü durumdan vazife çıkarmış. Şimdi ise, iki dost mahkeme kapılarında. Hadi'nin iyi niyetinden hiç kuşkum yok. Yine de yapmamalıydı.
Türkiye'nin 10 gündür gündemini işgal eden suç örgütü elebaşısı Sedat Peker, herbir videosunda racon kesiyordu. Oysa, Peker'in unuttuğu birşey vardı. 2017 yılında peş peşelenen bir takım olaylar üzerine, Cumhurbaşkanı Erddoğan, "Eğer bir racon kesilecekse, onu ben keserim" demişti. Erdoğan tarafından racon kesildi, suskunluğuna bürünenlerde kağnı gölgesini kendi gölgesi sanıp bağırmaya başladı. Hadi ordan, yüreksizler...