Bu tabir MarkarEsayan’a ait. Çocukların çok sevdiği, hem eğlenceli hem de gönlünce absürd şekiller verebildiğin bir madde. Renk renk üstelik.
Elbette bir parti liderini “oyun hamuruna” benzetmek, terbiye sınırlarını zorlar. Ancak, söz konusu lider terbiye sınırlarını kanırtan bir küfür üslubunu her alanda tercih ediyorsa, müsaade ederseniz hiç değilse “oyun hamuru gibi” bir tanımlamayı kullanabilelim.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir “hodri meydanı” vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ben onun asıl karın ağrısını biliyorum” sözüne karşı Kılıçdaroğlu'nun “Açıklasın, yoksa ben Salı günü onunkini açıklayacağım” dediğini hatırlıyorsunuz.
Malum, salı günleri partilerin mecliste grup toplantıları var. Birtek AK Parti grup toplantısını çarşamba günü yapıyor. Salı günü CHP Grup Toplantısını ve Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını büyük bir merakla izledim. Cumhurbaşkanına söylediği “Ben onu Salı günü açıklayacağım” cümlesiyle ilgili tek bir kelam etmedi ama, gördüm ki, hakaret ve küfür dozajını da bir hayli artırmıştı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, geçen aylarda yapılan partilerinin kurultayında tek aday olarak yeniden seçildi. Bazı haber portallarının paylaşımlarına göre, Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geldi geleli 98 genel başkan yardımcısı değiştirmiş. Bu bilginin doğruluğunu ve sağlamasını yapamadım. Bütün bunlara rağmen, demokratik yollarla partisinin genel başkanlık makamına seçilmiştir.
Bu konuda söylenecek bir söz yok.
7 Haziran ve 1 Kasım ve yerel seçimlerin meydan konuşmalarında, Kılıçdaroğlu’nu muhlis, uzlaşmacı, politik üslubu nahif ve kullandığı dil bakımından son derece siyasi terbiyeye örnek teşkil ediyordu.
Son iki aylık süreçte, sanki iki Kılıçdaroğluprototipine tanıklık ediyoruz.
Hedefinde Erdoğan var. Kabul edelim ki yeni algı trolleri son derece başarılı, adeta gündemi belirleyip iktidarı peşinden sürüklüyor.
Elbette, bir partinin lideri rakipleri gibi düşünmek zorunda değil. Hele ana muhalefetse, iktidarı eleştirmek ve uyarmakta temel görevidir.
Bunları küfürsüz ve bozuk bir ağızla yapmamanın mutlaka bir yolu vardır.
Partinizin tabanı ve iktidarın karşısındaki yüzde 50’lik cenah, siyaset üretilmesini, bir takım uygulamalara alternatif tezlerle eleştiriler yapılmasını ister.
Muhalefet partilerine bakıyorum da, “cumhurbaşkanlığı makamını” ortak bir değer ve devletin en zirve temsilcisi olduğunu unutup, özellikle “düşmanlık yapan ülkelerle” dahi aynı noktada buluşabiliyorlar.
Hadi HDP’nin anlaşılır bir pozisyonu var. Herkeste biliyor ki HDP, alenen terör örgütü PKK’nın siyasal uzantısı ve terör eylemlerini meşrulaştırmak için her alçaklığı deneyen bir organizasyon.
Peki CHP’ye ne oluyor?
Coğrafyamızda adı konmamış bir üçüncü dünya savaşı var ve Türkiye bu yangının tam ortasındadır. Nerdeyse 3 yıl önce başlatılan “vekalet savaşları” bölgede bütün acımasızlığıyla sürüyor.
Bütün bunları tüm sıcaklığıyla yaşarken, CHP Olağan Kongresinin temasını “Değişim ve Kardeşlik” olarak ilan ediyor. Sonra, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun değişimden kastının Parti Meclisi ve MYK’yı kasdettiği bir kez daha anlaşılıyor. Her zaman olduğu gibi Kılıçdaroğlu, bu eleştirilerin üstünü örtmek, parti içi sesleri halının altına süpürmek için çareyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağır bir dille saldırmakta buluyor.
MarkarEsayan köşe yazısında şu tespitlere yer veriyor:
“Nitekim bugün, Kılıçdaroğlu bu operasyonu gizlemek, seçmenlerinin dikkatini asıl dönüşümden uzaklaştırmak için, işi Sayın Erdoğan'a şiddeti her gün artan, pespayeleşen bir şekilde küfür etmeye vardırmıştır. Bu bilinçli bir tercihtir, sıradan bir piar çalışması değildir.
Ne oldu? Kılıçdaroğlu hiçbir şey açıklamadı. Cevaben sadece hakaretin dozunu arttırdı. Çünkü muhtemelen Sayın Erdoğan önemli bir şeyi ima etmişti. Ve o da biliyordu ki, Cumhurbaşkanı'na hakaretin dozunu arttırırsa, sihirli değnek kullanmak gibi, kimse ona verdiği ve tutmadığı sözü hatırlatmayacaktı.”
Mesele budur işte. Mesela 7 Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan’ın bir “Baykal Operasyonu” yapacağı zannı, Kılıçdaroğlu’nun kimyasını bozuyor. Hala bu aklının bir köşesinde duruyor.
Derin bir bilgiye sahip değilim. Lakin, bir çok aydın ve yazarın CHP ile Kılıçdaroğlu’na ilişkin analizlerini okuduğumda, ortada bir üst akılın olduğu, “oyun hamuru gibi” bir takım ellerin şekiller verdiği zehabına kapılıyorum. Gandi, Che Guevera ve Modern Karaoğlan profillerinin tutmayışının altında da bu yatıyor.Çünkü, CHP’de oransal olarak ibre oynamıyor.
Yüzde 25’e takılıp kaldı.
Kılıçdaroğlu, belki kurultaylarda onlarca genel başkan yardımcısı değiştirme yerine, kendisini değiştirmeyi tefekkür etse, sorun anlaşılmış olacaktır.