Adı Eymen... Henüz 5 yaşında... Hikayenin öznesinde, boşanmış annesiyle sevgilisi var. Eymen, annesinin sevgilisi tarafından dövülerek öldürüldü. Hüseyin Alpay, facebook sayfasında, “Daha 5 yaşındasın, öldürülünceye kadar dövülmek için ne yaptın bu dünyada yavrum?” diye soruyor.
Toplumsal çürüme diye geçiştireceğimiz bir mevzu değil. Niyesi, nasılı bahsi diğer konudur. Sorunumuz ciddi boyutlardadır. Ahlaki değerlerimizin alabora olduğunu, ahlak ile imanın aynı kefelerden ayrı tutulduğunu, ibadet ile amelin ayrıştırıldığını görüyoruz.
Kur’anı Kerimdeki yüzlerce “iyilik üzerine” ayetlere rağmen, meseleyi ibadete hapsederek vicdani rahatlamaya gittiğimiz sürece, toplumsal değişim ve dönüşümü de sağlamamız mümkün değildir. Tabağındaki yemek kabını “sünnetleme” adı altında sıyırırken, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen muazzez Nebinin esas mesaj ve maksadının bu olduğunu ıskalıyoruz.
İyilikler, güzel ahlak, komşusu, akraba, yoksul ve yetimin hakkını gözetmeyen bir din tarifi, Kur’andan asla referans alamaz. Oysa, din diye yaşadıklarımız maalesef bir sürü ritüelden öteye gitmiyor. Zekat yok, infak yok, yoksulu gözetmek yok, yetime sahip çıkmak yok, Yemende açlıktan ölen çocuklardan rahatsız olmak yok, ülkemizde her gün öldürülen, zulüm gören kadınlarla ilgili vicdani ızdırabımız yok. Peki, bunlar yoksa yüreğimizde iman nasıl olacak?
Cimrilik, kazanmak uğruna her şeyi mubah gören bir ticari anlayış, cömertliği enayilik gören bir retorik, paylaşmak ve yardımlaşmayı hayatından çıkarmış bir toplum olarak Kur’anı nasıl anlamış olacağız?
İyilik ve iman ruh ikizi bir kavramdır. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. İyilik adına, merhamet adına yüreğinde zerreyi miskal bir şey yoksa, hardal danesi kadar imanı olan kurtulur ifadesinin de bir karşılığını göremezsiniz