ESKİ ÇİFTÇİLER TOPRAK AĞUSTOS GÜNEŞİNİ GÖRECEK DERLERDİ

Çok aziz kıymetli okuyucularım. Bizler bu ülkenin insanları her şeyin en iyisi en güzelinin olması arzusunda yaşıyoruz.  1951-1954 yılları arasında 3 yıl boyunca yapmış olduğum ortaokul  talebelik  yıllarımızda tabiat ve tarım dersleri vardı. Çok değerli ve kıymetli hocalarımız bizleri en iyi şekilde yetiştirmek için çaba gösteriyorlardı.  Hiç unutmam son sınıfta bayan bir hocamız sözlü sınav için beni tahtaya kaldırdı. Bana, “ Odun yakıldığında neden ısı verir?” diye sordu.  Örnekler gösterdi. “Taşı yaksak şunu bunu yaksak neden ısı vermez?” İstenilen cevapları veremediğimden beni ikmale bıraktı. “Daha önce bahsetmiştim” dedi.  Ağaçlar güneşten aldığı enerjiyi yaprakları vasıtası ile karbon özümlemesi yaparak odun da biriktirdiği ve yakıldığı zaman gereken enerjiyi verdiğini izah etti.  Ben de daha sonra ikmale kalınca bu konuları iyice öğrenerek kendimi geliştirdim ve büyük bilgi sahibi olmaya çalıştım. “ Sobalarında da yanıyor meşe odunu” gibi o zaman ki halk türkülerine de girmiş. Söğüt ağacı ısı verir mi? Ayrıca yapraklar çok önemli olup herhangi bir meyve ağacı ise o yapraklar güneş enerjisini o meyveye çeviriyor. 3 sene kadar önce mahallemize seyyar araçlarla domates geliyordu.  Adamlar bilinçlenmiş kükürt atıyor. Bozcaada bağcılar en az 2 veya 3 kere kükürt atıyorlar. Kül vurmasın diye yapraklar öldü mü artık o meyve ağacından hiçbir şey bekleme.

 1948 yılında babamın 5 tonluk AUSTİN  kamyonu vardı. Köylere giderdik birlikte. Köy odalarında çiftçilikten konuşulurdu.  Babam merkezde buğday 28 kuruştu insanlardan 26 kuruşa alırdı.  Paraya sıkışan ayağında vermek isteyen köylüler diyelim.  Kurtbey Köyü çiftçiliği bizlerden çok iyidir.  ÇIVĞAR yaparlar. Çıvğar için derin bir çukur kazılır üç arkadaşlar üç çift öküz ile tarlaları derin sürerlermiş.  İçlerinden birisi diyordu ki;  “Toprak Ağustos güneşini görecek. “Toprak yanmazsa mahsur ona göre olurmuş. Çok daha sağlıklı çok daha verimli olurmuş bilmiyorum. Çiftçilikler unutuldu mu? Eskiden her şey gücü gücüne hiçbir yerden en küçük bir destek yoktu. Fenni gübre yoktu.  Ekim sırası derlerdi. Arada bir kuvvetlensin diye dinlendirirlerdi.  O zamanlar küçükbaş büyükbaş olsun bütün hayvanlar çoktu. Hatta öküzlerle sürüldüğü için tarlalar hepsinin sürmeye vakit olmadığından köy heyetleri belirli bölgelere otlakiye bedeli verirlerdi. Tarıma ayırırlardı. Nüfus azdı üretilenler yeterli oluyordu. O zamanlar çiftçilik iyi bilenler aynı yerlerden daha fazla ürün alıyorlardı.  Çiftçilik en büyük sanattı.

Ve yorum;  Çocukluğumda Kasım ayında bir kar yağardı ta Nisan'a kadar tarlalar kar altında kalırdı. Bereket derlerdi. Şimdi mevsimler değişti; “ Allah versin, devlet versin” Yalnız bu sene çok şimşekler gök gürültüleri, yağışlar oldu bereketli olacak diye sanıyorum. Tarlalar sürülmedi kurak olduğu için bir de yağmur yağıp çimenler çıkacak ve sürülünce ot bitmeyecek.

Hayırlı uğurlu bereketli yıllara selam ve saygılarımla.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Necdet KURT - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kaleninsesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kaleninsesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kaleninsesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kaleninsesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.