Dünya Parkinson Günü nedeniyle açıklama yapan Nöroloji Uzmanı Dr. Bahri Demirkan; “Parkinson hastalığı hakkında toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 11 Nisan Dünya Parkinson Günü olarak kutlanmaktadır. Beynimizde hareketlerimizi kontrol eden ve bundan sorumlu olan hücreler bulunur. Bu hücrelerden kimyasal maddeler salgılanır. Bunlardan biriside dopamindir. Dopamin beyine gelen bilgileri bir sinir hücresinden diğerine aktarır. Böylece vücut dengesi sağlanmış olur. Fakat bu hücrelerin bir kısmı hasar gördüğünde yada azaldığında dopamin salgılanamaz. Azalmış dopamin sonucu vücutta titreme, yavaş hareket etme gibi vücudun dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan hastalığa Parkinson hastalığı denilmektedir” dedi.

“Parkinson, yavaş ve sinsi seyreden bir hastalıktır”

“Parkinson, yavaş ve sinsi seyreden bir hastalıktır” diyen Dr. Bahri Demirkan; “Hastalık on yıl gibi bir süre boyunca sürekli ilerler. Ne ölümcül bir hastalıktır nede felce neden olur. Başlangıcında tek taraflı belirtiler görülürken daha sonra bu bütün vücuda yayılır.Belirtilerin şiddeti her hastada farklıdır. Hastalık genelde 40 yaşından sonra görülür ve erkeklerde görülme sıklığı biraz daha fazladır. Sinsi ve yavaş seyreden bir hastalık olduğu için uzun süre fark edilmeyebilir. Genelde ilk belirti elde veya bir vücut yarımında titremedir. Hastanın öz geçmişi incelendiğinde öne eğik durma ya da yürürken kolunu sallamama görülebilir. Temel olarak hastada titreme görülür. Parkinson hastalarının çoğunda bu vardır. İstirahat halinde bile titreme devam eder. Tabi ki her titreme Parkinson değildir. Günlük aktivite sırasında, heyecan, sinir gibi durumlarda titreme olur. Bu normaldir. Bir diğer belirti hareketlerde yavaşlama olmasıdır. Hasta günlük işlerini yaparken zorlanır. Yemek yerken, bir tarafa dönerken, yavaşlama söz konusudur ve bunlar güçlükle yapılır. Diğer belirtiler ise şunlardır; kişinin yazdıklarının okunaksız olması, küçük yazmaya başlamak, yavaş yürümek, yürürken ayakları yere sürünmek, vücudun öne doğru eğik bir şekilde durması, depresyon, sıkıntılı ruh hali, kas ağrıları, konuşma bozukluğu, kısık sesle ve donuk konuşmak, yürürken kolların sallanmaması, terleme, hipotansiyon (tansiyon düşüklüğü), yutma zorluğu. Parkinson hastalığına tanı koymak için özel bir yöntem yoktur. Laboratuvar ya da röntgen tetkikleri sonucu da bunun anlaşılması mümkün değildir. Fakat uzman bir nöroloğun hastadan ve hastanın yakınlarından aldığı bilgiler, ayrıca yaptığı muayene sonucu tanı koymada önemli rol oynar. Parkinson hastalığının tedavisinin amacı hastayı aktif, bağımsız kendi başına işini yapabilen hale gelmesini sağlamaktır. Yapılan tedavi sonucu hastanın her şeyi düzelecek diye bir şey yoktur. İlaç tedavisiyle kas sertliği, titreme, hareketlerdeki yavaşlığın düzelme ihtimali yüksektir. Tamamen düzelmese de azalmasını sağlayacaktır. Bunun yanında konuşma bozukluğu, donuk yüz ifadesi, yazma bozukluğu, terleme gibi sorunlarda düzelebilir. Tedavide bir diğer önemli nokta psikolojik olarak hastanın kaybettiklerini tekrar hastaya kazandırmaktır. Parkinson tedavisinde aile ve hekimin bir arada çaba göstermesi hastanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlar ve hastanın yaşam standardını arttırır” şeklinde konuştu.

Muhabir: İbrahim Akın Kazancı