1993 yılında Üniversitede Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladım. Yaklaşık 20 yıldır da ÇOMÜ’nün bir ferdi olmaktan onur duyuyorum. Hep Meslek Yüksekokulundaydım. Bu yılın başında da teknik bilimler ve sosyal bilimler olarak ikiye ayrıldık. Yaklaşık 10 yıldır da devam eden müdür yardımcılığı idari görevim var. Uzmanlık alanım büro yönetimi ve sekreterlik; burada da kendi alanımda çalışıyorum, dersler veriyorum. Ayrıca bu yıl 12’ncisi düzenlenecek olan Ulusal Büro Yönetimi Sekreterlik Kongresi’nin düzenleme kurulunda görevliyim. Bu yıl Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu organize ediyor. Birincisinden beri bu kongrelerin içindeyim. Daha önce de düzenleme, bilim kurullarının hepsinde görev aldım.
Çanakkale Meslek Yüksekokulu yakın zamanda Sosyal ve Teknik Bilimler olarak ikiye ayrılması nasıl etkiledi sizleri ve buradaki eğitimi?
Teknik bilimler ve sosyal bilimler olarak ayrılmamız daha da büyümemizi sağlayacak, her iki meslek yüksekokulu da yatay olarak kendi alanında daha rahat büyüyecek ve derinleşebilecek. Örneğin biz sosyal bilimciler, kendi programlarımızın sayısını çoğaltmak, yatayda daha da genişlemek istiyoruz. Böylelikle sosyal bilimler olarak daha da güçleneceğiz. Şu anda 6 program 5 bölümle hizmet ediyoruz; yeni binalarımız yapıldığında oraya taşındığımızda bunları daha da çoğaltacağız. Çanakkale ve bölge ölçeğinde hangi bölümleri açabileceğimizin hesabını yapacağız.
Türkiye’de meslek yüksekokulları ve ara eleman ihtiyacı hep tartışılan bir konu. Hangi alanda ne kadar elemana ihtiyaç var; buna dair veri var mı?
Öncelikle meslek yüksekokullarında “ara eleman” değil, “nitelikli eleman” yetiştirmeye çalışıyoruz. “ara eleman” kelimesine de çok şık bakmıyoruz. Nitelikli eleman yetiştirmeye çalışıyoruz, çünkü ülkemizin buna ihtiyacı var. Herkesin general olduğu yerde kim askerlik yapacak? Bazı alanlarda yığılma olurken bazı alanlarda çalışacak eleman bulamıyoruz. Çünkü makro düzeyde insan gücü planlaması yapılmamış. Önümüzdeki yıl hangi alanda kaç elemana ihtiyacımız olduğunu bilmiyoruz. Bölgesel olarak bize düşen; bölgenin ihtiyaçlarına cevap verecek programlara daha çok ağırlık vermek ve sadece açmış olmak için yeni bölüm açmamak. Üniversitemizde de buna özen gösteriyoruz.
Bu plansızlığın yarattığı sıkıntılar neler?
Ülkemizde şu anda 685 tane meslek yüksekokulu var. Bunların 650’si aktif ve bu 650 okulun dağılımına baktığımız zaman büyük illerde sayılarının çok az olduğunu, daha çok küçük illerde yer aldıklarını görüyoruz. Devlet üniversiteleri bazında üç büyük şehir Ankara, İstanbul ve İzmir’de birer tane meslek yüksekokulu var. İstanbul’da 200 bin tane işletme olduğunu düşünürseniz; bunların her birinde birer tane sekretere ihtiyaç olsa, 200 bin sekretere ihtiyaç var demektir. Türkiye’de Büro Yönetimi ve Sekreterlik Bölümü olan 130 tane meslek yüksekokulu var. Bu okullar her yıl 40 mezun verse; 5 bin 200 kişi eder ki bunların tamamını İstanbul’a göndersek İstanbul’un sekreter ihtiyacını 20 yılda karşılayamayız. Bu okulların büyük illerde daha çok olması gerekirken, tam tersi bir şekilde İç Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da; üretimin ve hizmet sektörünün o kadar da gelişmediği yerlerde daha çok olduğunu görüyorsunuz. Bu bir çelişki. Yani okullar açılırken bölgesel ihtiyacı göz önüne almak lazım. “İl genelinde Çanakkale’deki ticaret liselerinden mezun olan öğrencilerin sınavsız geçişle ilk gelecekleri okul bizim okulumuz. Bizdeki kontenjan dolduktan sonra ilçelere ve komşu illere doğru yayılıyor. Kontenjanlarımız tamamen doluyor; Çanakkale Sosyal Bilimler MYO tercih edilen bir okul. Hocalarımızın sayısı yeterli ve kaliteli bir yapıya sahibiz. Türkiye genelindeki 685 meslek yüksekokulu arasında ilk 10’u zorlayan bir okuluz. Kaliteli bir eğitim vermeye ısrarla özen gösteriyoruz. Bizden mezun olan öğrencilerin de piyasada çok iyi işler yaptığının farkındayız. Belediyede, hastanede, üniversitemizin çeşitli birimlerinde, bankalarda ve diğer kamu kurumlarında birçok öğrencimiz rahatlıkla iş buldu ve çalışıyor. Bunlar bizim için birer övünç kaynağı”
Siz okuldaki dersleriniz ve idari göreviniz dışında pek çok hizmet içi eğitim de veriyorsunuz; onlardan da bahsedebilir misiniz?
Evet. Üniversitemizde çalışan tüm personele, güvenlik görevlilerine; ayrıca üniversite dışında da Çanakkale Belediyesi Ulaşım Hizmetlerine bağlı çalışan otobüs şoförlerine, Çanakkale’deki tüm taksicilere, servis sürücüleri ve ablalarına uymaları gereken kurallar ve iletişim kuralları eğitimleri, hizmet içi eğitimler veriyorum. Yakın zamanda Çanakkale Barosu’na bağlı çalışan sekreterler için böyle bir eğitim düzenledik. İletişim, protokol kuralları, uyulması gereken kuralları anlatıyoruz. Madem Çanakkale’de bir üniversite var; üniversite Çanakkale’ye bir şeyler vermeli, almalı da. Üniversite kent etkileşiminin hep olması gerekiyor.
Belediye otobüsleri şoförlerine de hizmet içi eğitim verdiğinizi söylediniz. Otobüsleri aynı zamanda sizler de kullanıyorsunuzdur. Eğitimlerin sonuçlarını sizler de görebiliyor musunuz?
Otobüslerde kameralar var, yüksek kalitede sesli kayıt yapıyor. Bunları inceliyoruz ve eğitimler sırasında bu hataları da anlatıp bunu tekrar etmemeleri yönünde şoförleri uyarıyoruz. Fakat takdir edersiniz ki şoförler de 8-10 saat çalışıyorlar, aldıkları para belli ve hepimiz gibi bazen onlar da herkese güler yüzle davranamayabiliyorlar. Her vatandaş da onlara davranması gerektiği gibi davranmıyor. Bu da zaman içerisinde düzelecek. Kar yağdığı zaman arabalarımızı bırakıp onların otobüslerine binip geliyoruz, diğer zamanlarda da onlara saygılı olmamız gerekiyor. Şoförler için genel bir ön yargı oluşmuş, bizim de bundan kurtulmamız gerekiyor, duyarsız olmamamız gerekiyor.
Üniversitede görev yapan personele de eğitimler veriyorsunuz, orada neler anlatıyorsunuz?
Dosyalama, yazışma, telefonla konuşma, iletişim kuralları, amirlere, öğrencilere, çalışma arkadaşlarına nasıl davranmaları gerektiğini anlatıyoruz. Protokol kuralları çok fazla bilinmiyor.
Sizin de şahit olduğunuz en sık yaptığımız hatalar neler iletişim ve protokol kurallarında?
Hanımlar el uzatmadan beyler el uzatmaz. Bir amir el uzatmadan memur el uzatmaz. Amir “Teşekkür ederim” dediğinde kalkıp gitmek gerektiğini bilmemek, konuşurken argo kelimelere yer vermek hatalar arasında. Saygı, davranışla olur. Eller cepte, yaka bağır açık “Amirim ben seni seviyorum” demek saygı değildir. Önünü iliklersin, kapıyı çalar girersin, “Otur” demeden oturulmaz, amirin vakti boşa geçirilmez. Artık öyle bir noktaya geldi ki, çay içerken çayı karıştırmanın bile eğitimi veriliyor. Özel şirketler çalışanlarına çay geldiğinde çayı nasıl içeceklerinin bile eğitimini veriyorlar.
Nasıl içilmesi gerekir çayın?
Çayın içine şeker atılır, beklenir, 10 saniyeye şeker kendisi çözünür zaten ve kaşık değdirilmeden karıştırılıp höpürdetilmeden içilir. Bunun eğitimini veren kurumlar var. Bunlar toplum içinde yaşarken dikkat edilmesi gereken şeyler.
Toplumdaki “Sekreterliği herkes yapabilir” gibi genel bir kanı var. Siz öğrencilerinizi meslek hayatlarında farklı ve üstün kılacak nasıl bir eğitim veriyorsunuz?
Sekreterlik zor bir meslektir. Uğraşılması gereken çok iş var. Bir valinin, bakanın, rektörün sekreteri olmak; bunlar gelinebilecek güzel noktalar. Mecliste 550 tane milletvekilinin her birinin birer sekreteri var. Biz öğrencilerimizi buralara hazırlıyoruz. Üst düzeyde nitelikli elemanlar yetiştirmeye çalışıyoruz. Yöneticisinin sağ kolu olsun, donanımlı olsun, en az bir yabancı dil bilsin, büro makinelerini kullanabilsin istiyoruz. Öğrencilerimizin teorik derslerini okulumuzda veriyoruz. Dosyalama, arşivleme, yazışma, bilgisayar dersleri var. Okulumuzun teorik eğitimi verecek altyapısı gayet iyi, her öğrencimize birer bilgisayar düşüyor.
“Sekreter” yerine “Yönetici asistanı” titrini çok fazla duymaya başladık hocam. Aynı şey midir, değilse farkı nedir?
Bir avukatın yanında çalışan kişiye de bir genel müdürün yanında çalışana da sekreter diyoruz. Burada yavaş yavaş bir ayrıma doğru gidiliyor. Yönetici asistanı dediğimiz zaman mutlaka bir üst düzey yöneticisinin sekreterliğini yapan kişi, hatta onun sağ kolu olan, sorumluluk alıp inisiyatif kullanabilen kişiyi anlıyoruz. Yöneticinin zamanını, stresini yöneten; işin nasıl yapılacağını bilerek bir planlama yapan kişidir yönetici asistanı.
Sizinle ilgili internette kısa bir araştırma yaptığımızda telefonla konuşma kuralları çıkıyor. Telefonda nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
Öncelikle telefon en fazla beş defa çalmalı, saatlerce çalıp yanıtlanmayınca karşıda bir güvensizlik oluşturuyor, kurumun imajını zedeliyor. Açtığımızda kendimizi tanıtmamız, doğru kişiyle mi konuşuyoruz; onu teyit etmemiz lazım. Telefonla konuşurken yüzünüzü görmüyoruz, sadece sesinizi duyuyoruz. Kibar olmak, kurumu temsil ettiğimizi unutmamak lazım. Telefonda konuşurken sekreterin ağzında bir şey çiğnemesi, veya bir şey tıkırdatması karşı tarafta olumsuz bir etki bırakıyor. O yüzden sekreterin konuşma kurallarına uyması gerekir. İnsanlara kızmamak, kızgın konuşmamak önemli.
RÖPORTAJ: ASLI TOPSOY
Yorum yazarak Kaleninsesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kaleninsesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kaleninsesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kaleninsesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kaleninsesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kaleninsesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kaleninsesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kaleninsesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.