Bu bağlamda zaman zaman farklı kurumlarla, sektörlerle iletişim kurarız. Yatırımları, sorunları, krizleri, umutları eşeleriz ...
Ne varsa, halk bilsin diye sorarız.
Bu süreçte genelde zorluk yaşamayız. Çünkü birçok başkan ya da yönetici, gazeteciliğin halkın haber alma hakkını temsil ettiğinin farkındadır. Hatta çoğu, sadece telefonla geçiştirmeyip “gel, bir kahvemi iç” diyerek kapısını açar, zaman ayırır, karşılıklı bir sohbet havasında bilgi verir. Bunlar olağanüstü değil; olması gerekendir zaten. Şeffaflık, kamu görevinde bulunmanın temel gereğidir.
Ancak ne yazık ki son yıllarda bazı koltuk sahiplerinde farklı bir tavır gözlemliyoruz.
Telefonlara cevap vermeyenler, mesajlara dönmeyenler, basından uzak durmayı tercih edenler... Hatta öyle ki, “aman olumsuz bir şey söylerim, yanlış anlaşılırım”, “sessiz kalayım da göze batmayayım” diyenler artmaya başladı.
Soruyoruz: Eğer halkla konuşmayacaksanız, bilgi vermeyecekseniz, basının sorularını görmezden gelecekseniz, neden o koltuktasınız?
Sorduğumuz sorular çok mu can yakıyor?
İlk 6 ayda ne yaptınız?
Esnafın hali nasıl?
Kiralar ne durumda?
Kırsalda üretici ne yaşıyor?
Mahallede çözülemeyen hangi sorunlar var?
Biz cevap istiyoruz çünkü halkın sesi olmaya çalışıyoruz. Ama bazı başkanlar adeta kendilerini bir duvarın ardına kapatıyor. Halka yakın olmak bir yana, göz göze gelmekten bile kaçınıyorlar. Oysa gerçek liderlik, sadece koltukta oturmakla değil, o koltuğu halka hizmetle anlamlandırmakla mümkündür.
Makam aracıyla gezerken halkın kaldırımda yürüyemediğini görmeyen, klimalı odasında kahvesini yudumlarken pazardaki yangını hissetmeyen bir yönetici, ne kadar “başkan” sayılır?
Çünkü başkan var, başkan var...
Samimiyetle çalışan, kapısı açık olan, telefonlara çıkan, çarşıda halkın elini sıkan, kahvede oturup dert dinleyen başkanlar da var. Nezaketiyle, mütevazılığıyla gönüllere giren, eleştiriye açık olan, gazeteciyi düşman değil paydaş gören isimler de var.
Ama bir de koltuğa yapışıp, her rüzgârda yön değiştirenler var. Makamın ağırlığını taşımak yerine, onun arkasına saklananlar var. Siyaseti halka hizmet değil, kişisel konfor alanı olarak görenler var.
Unutmayalım ki, halkla aranıza mesafe koyduğunuzda o koltuk sizi yükseltmez; sadece yalnızlaştırır.
Çanakkale halkı, yıllardır bu farkı çok net görüyor ve kimin gerçekten başkan olduğunu, kimin sadece o sıfatla anıldığını gayet iyi biliyor.